gerçekte bir sevinç, bir mutluluk yok değildir yüreklerimizde
sevgiler umutlar yok değildir
öyleyse neden çabuk küseriz birbirimize
çabuk öfkeleniriz
durup durup böyle hüzünlenmemiz neden
anlamıyoruz da ondan mı yoksa
bir bütün olduğunu mutluluğun
umudun bir bütün olduğunu
seziyor muyuz yalnızca
baktıkca gelincik tarlalarına uzaktan
öyle bir arada güzel
yaşamanın lezzetini
kanımızı tutuşturdukça gün günden
buğusunu saldıkça
bir tütün dumanı gibi yaktıkça genzimiz
|Edip Cansever (8 Ağustos 1928 - 28 Mayıs 1986)
İnsan yapıcıdır, yeni yollar açmayı sever, bu su götürmez bir gerçektir. Fakat neden acaba bir yandan da yıkmaya, her şeyi kaos haline getirmeye bayılır? Haydi buna cevap verin bakalım! Bu konuda ayrıca birkaç söz söylemek istiyorum. İnsanın her şeyi yıkıp kaos haline getirmeyi sevmesi (bazen bunu yapmaktan zevk aldığı inkâr edilemez), üzerinde uğraştığı yapıyı bitirmekten, gayesine ulaşmaktan içgüdüsel olarak Kim bilir, belki eserini yakından değil de sadece uzaktan sevmektedir; belki binayı yalnız yapmaktan hoşlanıyor, içinde yaşamak istemiyor, bitirince onu karıncalara veya koyunlar vs. gibi animaux domestiques’e[8] terk etmeyi tercih ediyordur. Halbuki karıncalar bu konuda bambaşka bir âlemdir: Karınca yuvası denilen, temeli sonsuzluğa kadar yıkılmaz harikulâde bir yapıları vardır.
Sen istanbul olmalısın...
İçinde barındırdığın kalabalık kadar kasvetli ve bir o kadar ihtişamlı uzaktan...
Boğazın da olmalı tüm gözyaşların, hıçkırıklara hapsolmuş...
Sen İstanbul olmalısın en ücra köşelerinde cinayet işlenen...
Kalbin de bir hükümdarlığa taht olan...
Ve Sen İstanbul olmalısın bunca kötülüğün için de böyle değerli bir ruha ikamet olan...
Sen....!
️<<SeviL YeL️>>
Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni
Ne kadar yakından ve arada uçurum;
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi
Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini
Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olmam bu derde düşeli
Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan