Spak'ta bazı değişiklikler var. Bu değişikliklerin ilk farkına varan Hemşire Kristin Çapel oldu. Ciddi bir durum değildi... sadece Spak yemek yemiyordu.
Kıpkırmızı ateş, parlak ateş, Güneş gibi ışık saçmak, ikinci bir Güneş gibi, bir kuyruklu yıldız gibi, kudretli bir bulut ya da korona ile çevrelenmiş bir meteor gibi: UFO raporlarını okumuş olanların bu ifadelere oldukça aşina olmaları gerekir!
Reklam
Bizi ten zırhı kaplamasa, ölürüz. İnsanoğlu, çevresindekilerden uzak olduğu sürece hayatını sürdürür. Kafatası, bir uzay yolcusunun miğferidir. Ya içinde kalırsın ya yok olursun.
"İnsan İnanca özgür düşünceyle kavuşur, Öğrenmeye çalışır, inceler, sorar durur, -Gökler neden dilsizdir, uzay içinde ne var? Ve neden kumlar gibi kaynaşıyor yıldızlar? Yükselsek, hep yükselsek göklere, doruklarda Çoban'a rastlar mıydık korkunç sonsuzluklarda İnsan yığınlarını sürüler gibi güden?"
Sayfa 32 - Varlık YayınlarıKitabı okudu
za­man uzaydan bağımsız düşünülemez, öyle ki uzay olmadan şimdi kavranamaz. Şimdi sadece bilince değil uzaya da özgüdür
Sayfa 97
Yüzünüzde geçen Eylül'den bir şeyler kalmış. Bakışlarınızda o eski, içe işleyen o ışıltı yok. Solgunsunuz, sahaftan alınmış eski bir kitap gibi... Söndü mü yoksa içinizdeki o büyük yangın, dışarıya vuran bir alameti kalmamış. Gideceği yeri bilmez gibi yürüyorsunuz her yolu. Sözler, dilinizden dökülürken unutuveriyor sanki ne maksatla söylendiklerini. Durmuş bir saat gibisiniz. Hayattasınız şüphe yok, ama hayat sizinle değil belli ki! Biri bir şey sormasın diye unutulmuş mevzuların ardında saklanıyorsunuz. Bulup yine de soru soran olursa, uzun süren bir cevapsızlıkla karşılıyorsunuz onu. Kelimeleriniz kırık dökük, diğer teki kaybolmuş porselen fincanlar gibi manasız, yersiz yurtsuz... Sadece sizi vuran bir fırtına kopmuş da söküp koparmış hayattan köklerinizi, savurmuş oraya buraya sanki sizi. Kaybolmuşsunuz da sanki, öylece uzay boşluğuna sürüklenmişsiniz. Bu sürüklenme hali sizin anılarınız olmuş, saatleriniz, günleriniz, aylarınız, yıllarınız olmuş. Keşke, bütün bunlar olmadan önce cesaretinizi toplayıp bir kapıyı çalmış olsaydınız, her hangi bir kapıyı. Bir yüze dokunmuş olsaydınız. Telaffuzunda zorlanmadığınız bir tekerleme bulup insanlık korosuna katılmış olsaydınız. Keşke, biraz yaşamış olsaydınız, herkesin sorgu sual etmeden, orasına burasına takılmadan, kıyısının köşesinin hesabını tutmadan yaşadığı gibi yaşasaydınız siz de hayatı. Bir anını, bir kaç dakikasını, ne kadarı oluyorsa o kadarını... Keşke, birinin elinden bir bardak su içseydiniz, yıkasaydı içinizin karanlığını, arıtsaydı kederinizi. Su şifadır malum, içseydiniz biraz. Kana kana olmasa da yana yana..
Gökhan Özcan
Gökhan Özcan
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.