Alacakaranlıkta okunacak bir öykü, tek seferde bitirilince etkisi ikiye katlanıyor.
Bir başyapıt, nasıl Stefan Zweig kitapları arasında bu kadar az duyulmuş cidden çok şaşırdım.
Kitabın içeriğinden bahsetmeyeceğim çünkü cidden süreçte alınacak zevki çok etkileyecektir.
Ama şunu söyleyeyim, sonu çok üzdü beni, bütün o yaşanan şeylerden sonra sonu böyle olmamalıydı Bob'un. Sağlık olsun yapacak birşey yok. Sadece okumak var.
Uzun zamandır beni heyacanlandıran bir polisiye
okumamıştım. Yazar kitabın sonuna doğru baya çoştu, kalbim ağzımda okudum sonu biraz üzdü açıkcası açık uçlu bitti,
hep söylüyorum yazarın hayalimize bıraktığı sonları pek sevmiyorum. Kitabı genel anlamda başarılı buldum iyi bir ters köşeydi …
Sustum sonra. İçime kaçtım. Kendimden hiçbir şekilde haber alamamaya başladım. Kalbim otomatik bir su ısıtıcısının içinde mütemadiyen kaynıyordu. Her sabah bugün artık atmıştır düğmesi diye uyanıyordum ancak atmıyordu bir türlü. Öyle fokurdaya fokurdaya işe gidiyor, fokurdaya fokurdaya çalışıyor, sonra eve dönüp bütün gece fokurdamaya devam ediyordum. Bazı kriz akşamlarında aramayayım, bir şeyler yazmayayım diye ellerimi dövüyor, ısrar edip uzatırsam ağzımı burnumu kırıyordum. Söyledim ya, tuttum hep kendimi. Beni çok üzdü.
Bir fuarda dikkatimi çekmişti kitap...
İyi ki de çekmiş....
Müthiş bir yazım gücü, bir o kadar akıcı ve farklı bir anlatım...
Çok beğendim ve kesinlikle tavsiye ederim..
Kitabı okurken ne nasıl bir kafa karışıklığı yaşadım hep...
Asil ve Azil...
Kitap bittiğinde bile neresi gerçekti ayırdına varamadığım yerler oldu...
Ama sonu üzdü...
Asil ve Yahya tanışması ve sonu...
Ve her yıl çiçekler yeniden büyür .
Emine Işınsu'dan okuduğum ilk kitap Çiçekler Büyür oldu. Kalemini çok sevdim. Akıcılığıyla kitap alıp götürüyor insanı . Bulgaristan'da yaşayan Türklerin yaşadığı zorluklar, gördükleri zulümler anlatılmış. Baş kahramanımız İlay ve Mehmet Ali üzerinden o dönem yaşanan zorlukları acı bir şekilde okuyoruz. Kitap geriye dönüş tekniğiyle "Seni seviyorum, Mehmet Ali" diye başlıyor. Kitabın sonunu okuduğunuzda başı daha anlamlı geliyor. Okurken sıkılmayacağınız, Türk milliyetçiliğini ve Türk olmayı sonuna kadar hissedeceğiniz bir kitap. İlay karakterine hayran kalmamak elde değil. Beni yeri geldi heyecanlandırdı yeri geldi güldürdü, üzdü.
Çiçekler BüyürEmine Işınsu · Bilge Kültür Sanat · 2012919 okunma
Öncelikle ağır bir kitap, okuması cümleleri anlaması zaman alıcı,
Nietzsche kendisinin de bahsettiği gibi okuyucuya bişeyleri anlatmak açıklamak için yazmıyor, düşündüklerini kendi doğrularını anlatıyor ve çoğu zaman açıkca da anlatmıyor,
Sokrates ve Platon'u eleştirmesi beni oldukça üzdü, genel olarak Hristiyanlığı, Almanlığı, Antik Yunan düğüncelerini de eleştiriyor,
Kendi doğruları var ve çevresindeki diğer şeyleri bu doğrulara göre tartışıyor,
Öneriler doğrultusunda okuduğum ilk Nietzsche kitabıydı, genel bir fikir sahibi olabilirsiniz, Böyle Buyurdu Zerdüşt kitabından önce okunması tavsiye edilmiş.
Putların AlacakaranlığıFriedrich Nietzsche · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20216,1bin okunma
Öncelikle merhaba sevgili 1K ailesi bu benim ilk incelemem, kötü yazmış isem mazur görün artık. Bu kitabı 2. Okuyuşum ve istemsizce yazmak istedim ve İçimden geldiğince fikirlerimi belirtmek istiyorum. Stefan Zweig kitapları bence kısa ve fazlasıyla derin içerikler barındırıyor. Bence iyi bir yazar. Ve kitaplarını okumakta zevkli bu öznel yargılarımdı kitaba geçecek olur isek…
Bilinmeyen bir kadının mektubu ergenlik döneminden itibaren yaşça büyük olan R’ye karşılıksız duyulan aşkı konu alıyor. Ve yazarın erkek olmasına rağmen kadın hissiyatlarını bu kadar iyi betimleye bilmesi açıkçası beni mest etti. Bu kitapla alakalı bir yoruma denk gelmiştim kitaptaki kadın karakter için bunun bir saplantı ve psikolojik bir sorun olduğunu yazmıştı. Niyeyse bu yorum beni üzdü… Ben açıkçası öyle düşünmüyorum. Saf bir şekilde bence aşkı anlatıyor. Ergenlik dönemlerinde hepimiz yaşça büyük birine aşk veya hayranlık duymuşuzdur ve bu saf hissiyatlarımızdı burdada aslında karşılıksız koşulsuz şartsız kadının duyduğu aşkı anlatıyor nedense iliklerime kadar hissediyorum. Ergenlik döneminde bende tam olarak bu kadar olmasa da benzer bir platonik aşk yaşadım. Sanırım bazı kitapları da anlamak için yaşamak gerekiyor. Belki de o yorumu yapan ablamız hiç birini sevmemiş ya da sevme stili farklı. Onu bunu es geçelim bence okunmalı ve karakterleri hissederek empati kurarak okunmalı.. Harika bir eser. Okuyun okutun :) aşk mı saplantılı mı? Bu konuda fikri olan yorum yapabilir… bana sorarsanız Aşk.
(Spoiler olacak)
Dördüncü kitabı da bitirmiş bulunmaktayım... Söyleyeceğim çok şey var ama ilk söylemek istediğim şey benim bir türlü Rowan karakterine ısınamıyor oluşum. Hatta 250. Sayfalarda filan geri döndüğünde keşke gelmeseymiş filan dedim. Neden bilmiyorum ama bir türlü sevemiyorum o karakteri. Umarım beşinci kitapta biraz olsun aramızdaki
Geçen yıl Yazarlık ve Yazma becerileri dersi verirken çok kaynak taramıştım ama bu güzel eser gözümden kaçmış bu durum bir miktar üzdü. Ama geç olsun güç olmasın diyoruz bundan sonra Türkçe derslerinde yazma becerisini geliştirmek adına kesinlikle faydalanacağım bir eser olacak bu kitap. İçerisindeki bölümleri sırasıyla her hafta bir ders ayırarak uygulamak ve çıkacak eserleri görmek için şimdiden heyecanlıyım. Türkçe öğretmenlerinin ve yazmaya hevesli herkesin incelemesi ve uygulaması gereken çalışmalar olduğu görüşündeyim. İlgililere tavsiyedir efendim. Not: Keşke düşünce yazılarının yer aldığı ikinci bir kitap örneği de olsaydı bizler de istifade etseydik.
Yazarlık SınıfıFeyza Hepçilingirler · Kırmızı Kedi · 201849 okunma
Bazı kriz akşamlarında aramayayım, bir şeyler yazmayayım diye ellerimi dövüyor, ısrar edip uzatırsam ağzımı burnumu kırıyordum. Söyledim ya, tuttum hep kendimi. Beni çok üzdü.