Kemal Özer

Evinizde, şöminenin yanındaki bir koltuğa gömülmüş rahatça otururken, kendinize hiç dışarda neler olup bittiğini sordunuz mu? Olasılıkla sormamışsınızdır. Elinize bir kitap alıp, bunu şunu okuyor ve gerçekdışı kişilerle olaylardan başkaları adına heyecan duyuyorsunuz... Eğlenceli, değil mi?... Antik Romalılar da böyle yapıyorlardı, Colosseum'da oturup, insanları parçalayan vahşi hayvanlara bakarak, bu kan ve şiddet manzarası karşısında kendilerini eğlendirdiklerinde, başkalarının eylemleriyle yaşamlarına bir tat katmış oluyorlardı...
Reklam
Kant'ın felsefi başyapıtını ancak elliyedi yaşında yazdığını bilmek, kabına sığmayan genç bir araştırmacı olduğum yıllarda bana büyük bir örnek ve büyük bir avuntu olmuştur tıpkı Radiguet'nin Le diable au corps'u yirmi yaşında yazdığını bilmenin beni dizginlenmesi olanaksız bir kıskançlığa itmiş olduğu gibi.
Bir metin "Bir varmış bir yokmuş" ile başlıyorsa, kendi örnek okurunu hemen seçtiğine dair bir işaret göndermiş olur: Bu okur ya bir çocuk olmalıdır ya da sağduyunun ötesine giden bir öyküyü kabul etmeye hazır birisi.

Reader Follow Recommendations

See All
Derin bir üzüntüyü yaşadığınız bir sırada, bir komedi filmi gördüyseniz, kişinin böyle bir durumda eğlenmesinin çok güç olduğunu bilirsiniz; bununla da kalmaz, aynı filmi yıllar sonra yeniden görüp, gene gülemeyebilirsiniz, çünkü her görüntü size ilk deneyiminizdeki üzüntüyü anımsatacaktır.
Ampirik okur metni birçok biçimde okuyabilir, üstelik ona nasıl okuması gerektiğini belirtecek bir yasa da yoktur; çünkü çoğunlukla bu okur metni, metnin dışından gelen ya da metnin onda rastlantısal olarak uyandırdığı tutkularının bir mahfazası gibi kullanır.
Reklam
Bir öykü az ya da çok hızlı veya az ya da çok kısa olabilir, ancak öykünün kısalığı, yönelinen okur göz önünde bulundurularak değerlendirilmelidir.
Alfred Kazin, Thomas Mann'in bir zamanlar Kafka'nın bir romanını Einstein'a ödünç verdiğini ve Einstein'ın kitabı geri getirdiğinde: "Okuyamadım bu kitabı: İnsan beyni bu derece karmaşık değil!" dediğini anlatıyor.
Bir metin, alıcının anlaman gereken her şeyi söylese mahvolurduk: Asla sona ermezdi böyle bir metin. Size telefon eder ve "yola çıkıp, bir saat içinde geliyorum" dersem, yola çıkmamın yanı sıra arabamı alacağımı da örtülü olarak belirtmiş olurum.
Ancak şimdi, her kurmaca anlatının zorunlu olarak, kaçınılmaz olarak hızlı olduğunu söylemek istiyorum; çünkü anlatı, olayları ve kişileriyle bir dünya kurarken, bu dünya ile ilgili her şeyi söyleyemez. Belli şeylere değinir ve kalanı için okurdan bir dizi boş alanı doldurarak işbirliği yapmasını ister.
Reklam
Ölümün korkusu kendisinden daha beter. Ölümün aniden karşına çıkması başka, uzaktan ağır ağır gelmesi başka.
Aşkın kendi varlığından gelen, iyileştirici bir gücü vardır ve kıyaslanacak olursa, aşkla geçen zamanın özgül ağırlığı, saatlerin gösterdiği zamanınkinden kat kat fazladır. Aşk zamanın yoğunluğunu arttırmaya muktedir olan tek kimyadır.
113 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.