Ya normalde internetten açıp izlerim ama böyle tv de beklemek ne bileyim çıkmayınca üzülmek falan tadı başka oluyor sjjns. Bi de internetten izlersem bitiririm erken :(
Efendimiz bir gün namaz kılarken hiç adeti olmadığı üzere namazı çok kısa kesmiş. Sahabe-i kiram telaşlanmışlar, ne oldu acaba? Gelmişler Efendimizin yanına, "Ya Rasûlullah! Bir şey mi oldu, çok kısa kestiniz namazı?" Peygamberimiz buyurmuş ki:"Namazdayken çok uzaklardan bir çocuk ağlaması duydum, onun için kısa kestim. Belki annesi arkadadır, hemen gitsin yetişsin diye."
Şimdi ben diyorum ki: Efendimiz mübarek başını kaldırsaydı, İslam coğrafyasının şu halini görseydi. Ümmetin çocuklarının çoğunun böyle ağladığını görseydi, ne hissederdi? Onun gibi hissetmek, üzülmek, sevinmek de sünnetin bir parçasıdır. Onun yerine biz hissedeceğiz. O zaman bu yükü gönül dünyamızda biz taşıyacağız. En azından bu tasayı içimizde taşıyacağız.
"Kimse aynı nehre iki kez ayak basamaz,”.Çünkü nehir değişir, aynı şekilde insanlar da.
Hayat sürekli bir değişim halindedir. Ve dolayısıyla biz de.
Bir şeylere üzülmek, hatalı bir şekilde onların sonsuza kadar var olacağını sanmaktır. Kendimize eziyet etmek ya da başkalarını
suçlamak rüzgâr avuçlarında tutmaya alışmaya benzer. Değişikliğe kızmak konu hakkında bir seçim şansın olduğu yanılgısına düşmektir.
Her şey değişimdir. Bunu kabullen. Kendini akışa bırak.
Artık o kadar hiç üzülmek istemiyor, üzülmeye dayanmak istemiyorum, öyle cali sendromu oldumki, en ufak geçmişi düşünmek eziyetli geliyor, aklıma geldiğinde sinirleniyorum sanki kötü büyü etkisinde farkı bir hayattı gibi, kalp, hayal kırıklılığı, utanç, aşağılık kompleksinin biri bin para, duğumun lisesi
Yaşamış olduğu hayata dair gerçekten kafa yorduğunda kapıldığı hislere kapılmıştı tekrar: Üzüntü diyebilirdi ama acıyarak üzülmek değildi onunki, hayatla cebelleşen tanımadığı milyarlarca insanı kapsayan geniş bir kederdi; insanların en berbat şartlara, en zor yaşantılara rağmen her yerde hayata tutunmalarına duyduğu hayretle karışık bir keder. Hayat çok hazin gelirdi o anlarda. Bunu bile bile hepimiz yaşıyoruz. Bile bile dört elle sarılıyoruz, bize avuntu olacak bir şeyler arıyoruz.
Toparla kendini.İyi insanlar kaybetmez...Ardından bakakaldığın şeylerin çok daha güzellerini senin ayağına getirebilecek olan Rabbin varken,üzülmek sana yakışır mı??Umudunu yitirme. Allah öyle büyüktür ki; üzülerek girdiğin kapıdan seni mutlu ederek çıkartabilecek kudrete sahiptir...
Şimdi tutup da "Beni çok üzüyorsun" falan filan demeyeceğim. Üzülmek mesele değil çünkü, üzüntülerle nasıl baş edeceğimi biliyorum. Ama bu kadar çok öfkeyi ne yapacağımı bir türlü bulamıyorum.
Kitabı bitirdikten sonra kesinlikle uzun bir süre boşluğa bakma ihtiyacı doğuyor. Üzerine biraz daha düşünebilmek için bitirince hemen yeni bir kitaba geçmek istemedim.
Ölüm, yaşlılık, yalnızlık, sınırlar, özgürlük, modern dünya üzerine fazlaca düşündüren, karakterlerin içsel hesaplaşmalarına fazlaca yer veren psikolojik bir romandı.
Eşinin ölümünden sonra evini, anılarını, alışkanlıklarını bırakıp kızı Iza’nın yanına yerleşen Etelka’nın duruma alışma sürecine şahit olurken, Iza ve Etelka’nın yaşadığı ruhsal çalkantıları okuyoruz.
Iza’yı anlarken Etelka’ya üzülmek. Etelka’yı anlarken Iza’ya sinirlenmek. Hepimiz itiraf etmek zor olsa da hem Iza’yız hem Etelka. Bir evlat olarak kendimi düşündüğümde içimdeki Iza’yı keşfederken, gelecekte yaşlılığın o yalnızlık günlerini düşününce içimdeki Etelka’yı keşfetmek acı verici.
Her türlüsü zor olacak gibi görünüyor ama kendi adıma bazı noktalarda aydınlanma yaşadım. Bazen iyilik sandığımız şey gerçekten iyilik olmayabilir. Karşı tarafa ne hissettirdiğini düşünmek gerekiyor. Anlaşılmak en temel ihtiyaçlarımızdan ve bizi anlayan birileri olmadığını düşündüğümüzde insan kendisini boşlukta savruluyor gibi hissedebiliyor. Belki de bir tek bu ihtiyacımızı duyan birileri olduğunu bilmek bile etrafımızda fiziksel olarak var olmalarından daha iyi hissettirecek.
Kitaptan çoook çok etkilendim. Filmi de varmış hemen izlemek istiyorum.
Iza'nın ŞarkısıMagda Szabo · Yapı Kredi Yayınları · 20203,433 okunma
- Üzülüyorum, çok üzülüyorum, sonra utanıyorum kendimden.
- Neden?
-Çünkü şımarıklıkmış gibi geliyor bana üzülmek, kaçmak gibi geliyor. Üzülmek neyi değiştirecek söylesene, adalet mi getirecek memlekete? Mezarından mı kaldıracak ölüleri?