Elif başını eğdi. Saate baktım. Yediye geliyordu. Geniş, sorunsuz bir kadınlıktan çok uzakta değildim. "Kiminle buluşacağını sorabilir miyim?" Zaten sormuştu. "Bir kadın?"
"Evet," dedim. "Bir kadın."
"O kadın mı?"
"O kadın?" diye sordum.
"Eski kadın?"
"Hayır,"
Nihayetinde yaşadığım hayal kırıklıkları hayatın sıradan hayal kırıklıkları olmaktan çıktı -mesele hep senin her şeyin ölçütü olan şahsındı çünkü ve hayatımın özünü etkiledi. Herhangi bir şeye karşı hissettiğim cesaret, kararlılık, umut, neşe gibi hislerin hiçbiri eğer sen karşı çıktıysan ya da bir şekilde karşı çıkacağını düşündüysem uzun ömürlü olmazdı; zaten yaptığım hemen hemen her şeye karşı olduğunu varsaymak da mümkündü.
Sen bana mektuplarını daha uzun, daha tafsilatlı yazsan öyle sevineceğim ki... Mecmuayı aldım. Merak etme ziyan olmaz... Mektup isterim senden. Uzun, uzun, uzun mektuplar...
Bir yıl geçti, arkasından bir yıl daha. Beklenmedik bir zamanda ondan bir mektup geldi, yine uzun ve içten olan bu mektup, eski yıllardaki aynı heyecanı taşıyordu. “Bu sene ne kadar çok mantar var, anlatamam” diye yazıyordu.