Yol uzun, güneş sıcak, ay uzakmış…
Başına kaldırmış şövalye, “Ne garip” demiş, aradığım yıldız, yolumu aydınlatan güneş… Ne garip, gece olacak. Aradığım hâlâ yıldız, yolumu aydınlatan ay.“ İçini çekmiş. “Ey güneş,” demiş, “ey ay… Sen olsaydın aradığım, düşer miydin yedi dağ öteye? Yoksa kavuşmak olur muydu senin gökyüzünde doğuşun. Söyle bana, kavuşmak dokunmadan olur mu? Her dokunan kavuşur mu? “