Evet nasılki sahife-i arz üstünde Ehad ve Samed'in hâtemlerini görebiliyorsun. Bak kitab-ı kâinat üstünde de, büyüklüğü nisbetinde bir vuzuh ile hâtem-i vahdet okunuyor. Çünki şu mevcudat, bir fabrikanın ve bir kasrın ve bir muntazam şehrin eczaları gibi birbirine karşı muavenet ellerini uzatmış, birbirinin sual-i hâcetlerine "Lebbeyk" derler. Elele verip, bir intizam ile çalışırlar. Başbaşa verip, zevilhayata hizmet ederler. Omuz omuza verip bir gayeye müteveccihen bir müdebbire itaat ederler. Evet şems ve kamerden, gece ve gündüzden, kış ve yazdan tut tâ nebatat hayvanların imdadına, hayvanlar insanların imdadına, zerrat-ı gıdaiye semeratın imdadına, mevadd-ı taamiye, hüceyrat-ı bedenin imdadına koşup gelmelerine kadar cari olan düstur-u teavün ile bütün mevcudat, Kerim bir Mürebbi'nin emriyle hareket ettiklerini gösteriyorlar. İşte şu kâinat içinde cari olan bu tesanüd, bu teavün, bu tecavüb, bu teanuk, bu musahhariyet, bu intizam bir tek Müdebbir'in terbiyetiyle idare ve bir tek Mürebbi'nin tedbiriyle sevkedildiğine kat'iyyen şehadet eden bu meşhudumuz hikmet-i âmme içindeki inayet-i tamme ve o inayet içindeki rahmet-i vasia ve o rahmet içindeki rızk-ı âmm ve her müterezzika lâyık bir tarzda rızık vermek öyle parlak bir hâtem-i tevhiddir ki, bütün bütün kör olmayan görür.
Sayfa 115
Galıb Dede, “Hüsn ü Aşk”ta, tasavvuf bakımından bu seyr ü sulükü bildirmededir. Aşk, Hüsn'e vurulmuştur; onu kendisinden ayrı sanmaktadır. Ona kavuşmak için Kalb kal'asındaki kimyâyı getirmesi gerektir. Edeb mektebinde, her türlü kayıtlardan kurtulmuş Munlâ-yı Cünün'dan, bu cezbeye eriştikten sonra kâmil bir mürşid olan Suhan, ona her an yardım etmektedir. Sülükünde, aşılmaz belleri aşan, gıdılmez yollara duşen, nefis vâdilerinde kuyulara hapsolan, hayallere çatan, çeşitli belâlara uğrıyan, şehvet ateşinden süzulup geçen Aşk'a, Gayret, yâni sabır ve mücâhede, arkadaşlık etmiştir. Süretlerle bezenmiş bulunan, girilince kapısı sırrolan şehir varlık şehridir; Hüş-rübâ, nefistir; nefis âleminde kendi hayâllerine kapılan Aşk, cezbe ateşiyle bu şehri yakmış, bu suretlerden, bu hayâllerden kurtulmuş, hakıykat sabâhı dogmuş, seyre başladığı yere dönmüş, Aşk'ın, Husn'den, Husn ün de Aşk'tan başka birşey olmadığını anlamış, vahdet sırrına erişmiştir.
Reklam
Ölmek bu kadar kolay değil.
Ölümüm birden olacak seziyorum. Ve sen, gelip göğüs kafesimin ortasını tarumar ederken, ben yoksulluğun şakağına dayayacağım senin bana verdiğin revolveri. Sol omzumdan hırkamı al üzerine giy. Güneş’in bile üşüdüğü soğuklardan geliyorum. Talan olmuş çocukluğunu unut. Beni anımsa. Yıllara, yollara ve dahi umuduma sıktığım yedi altımışbeşlik
- Muhiddin (Arabî) Hazretlerinin anlayışsızlar tarafından uluorta benimsenen meşhur “Vahdet-i Vücut” meselesi, bunların elinde küfre kadar götürülmüştür. Fakat bu halden o büyük velî münezzehtir. Muhiddin (Arabí)nin Allaha (Mutlak Vücut) deyişi kendisine bağlılık iddia eden nice insanda Hakki tecrit yerine teşhise varan bir mâna almış, böylece küfür meydana gelmiştir. Bazıları da küfrü, Şeriatı korudukları zanniyle bizzat Şeyhe kadar götürmek istemişler, bunlar da büyük bir Velî ve müslümana küfür isnad etmiş olmakla küfre düşmüşlerdir. Edep yolu şudur: Büyüklerin Hak ve ibadet yolunda olanlarından şeriata aykırı bir söz çıkınca, evvelâ böyle bir sözün böyle bir büyükten gelemiyeceğine inanmak lâzımdır. Sonra böyle bir söze mutlaka bir tevil kapısı aramak şarttır. Eğer bu tevil bulunmazsa bu tevili yapabilme iktidarında bâtın kahramanlarının bulunduğunu düşünmelidir. Bu da olmazsa şeriata zıt sözlerin bazı büyüklerden ancak manevî sarhoşluğa düştükleri ve hiç bir aklî kıyasa sahip olmadıkları zaman çıkabileceğine itikat etmelidir.
Sayfa 295 - Büyük Doğu YayınlarıKitabı okudu
OKU kendi kitabını. Okuduğun Kur'an seni sana okutmuyor ise, bırak onu bir kenara boşuna zaman harcama. B-İS"M"ile olduğunu hissedene selam ola. Hani her gece 2 rekât namazdan sonra Kur'an'ın tamamını okuyan ve bununla gurur duyan bir mürit varmış ya! Hocası onu terbiye etmek için bu gece sanki ben seni dinliyormuş gibi oku deyince, o gece yarısını ancak okuyabilmiş. Hayretle hocasına gidince hocası bu gece de seni peygamber efendimiz dinliyormuş gibi oku deyince o talebi Kur'an'ın çeyreğini bile okuyamamış. Hocası bu sefer de bu gecede cenabı hak seni dinliyormuş gibi oku deyince o gece Fatiha suresini zor bitirmiş. Bu kıssadaki"Mürşid"Kur'an'ı okuyanın ikiliğidir,"Muhammed"ise Kur'an'ı okuyanın Ferdiyyetidir ,"Cenabı -Hakk"ise Kur'an'ı okuyanın BENliğidir. Kendi BENliği ile Kur'an okuyan kişi ayetlerdeki her sıfatlanmanın kendisi olduğunu bilir.
Mesnevî'nin Üç Kapısı, - Abdülganî En-Nablusî
yeni kitap Mesnevî'nin Üç Kapısı, Abdülganî En-Nablusî Vahdet-i vücûd anlayışının yoğun biçimde işlendiği bu kitap, aynı zamanda Hz. Mevlânâ’nın Mesnevî’de ifade ettiği felsefe ve hikmete giriş mahiyetindedir. İlk sayfalar için t.co/ZBsjY8TKds
Mehmed Zahid Tığlıoğlu
Mehmed Zahid Tığlıoğlu
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Muhyiddin İbn Arabi
Muhyiddin İbn Arabi
İmam Abdulgani Nablusi
İmam Abdulgani Nablusi
Reklam
51 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.