Varoluşun zirvesini gösteren, hayatın artık daha fazla yükselemediği bir esrime hali vardır. Hayatın yaman çelişkisi odur ki bu kendinden geçecek kadar coşma hali, insanın en hayat dolu olduğu ve yaşadığını tamamen unuttuğu anda gelir. Bu vecd, bu yaşadığını unutma hali sanatçıyı etkisine aldığında aşk oduyla içini dışarı taşırır; askeri etkisine aldı-ğında cephede savaş çılgınlığına sürükleyip düşmana aman vermeyi unutturur. İşte bu kendinden geçme hali, ay ışığının altında, köpek sürüsünün başında, kaslarını sonuna kadar zorlayarak önünde hızla koşan yiyeceği kadim kurt çığlıkları içinde kovalayan Buck'ı da etkisine aldı. Benliğinin derinlik-lerinin sesi, benliğinin kendisinden de derin olan, Zamanın dölyatağına dek giden parçasının sesiydi haykırdığı. Onu ele geçiren şey, içinde sonuna kadar yükselen hayattı, varoluşun büyük dalgasıydı; tek tek her bir kasından, ekleminden, sinirinden, onlardaki ölü olmayıştan, yıldızların altında ve hareket etmeyen ölü maddenin üzerinde kabına sığmaz bir sevinçle uçarak kendini hareket içinde ifade edişten, o parla-yıştan, o şahlanıştan duyduğu muhteşem hazdı.