Modernitede ise Amerikan demokrasisinde geliştikten sonra Batı ve Batılı dünyada yayılan bir model geçerlidir. Model şu formülle özetlenebilir: "noli me tangere", bana dokunma. Vatandaşların demokrasiden talep ettiği tek şey budur. İnsanlar, bedenler, fikirler var olabilmeli, hareket edebilmeli, kendilerini ifade edebilmelidir, dokunmadan, yani dış bir otorite tarafından yasaklanmadan, engellenmeden, zorlanmadan. En azından gerçekten kaçınılmaz olana kadar.
...
Bağışıklık durumu birilerine koruma, kollama ve güvence vadederken, birilerini ise reddedilmiş, savunmasız, dışlanmış ve terk edilmiş duruma sokar. Herkes için bakım, yardım, haklar umuyoruz. Ancak "hepsi" giderek daha da kapanan bir küre gibidir: Sınırları vardır, dışlar, kalanları arkada bırakır ve dönüp bakmaz.
...
Bağışıklama aynı zamanda anestezi anlamına gelir. Bireyler, acıyı hissetmeden, öfke patlaması yaşamadan korkunç adaletsizliklerin, vahşi suçların sadık bir izleyicisi olurlar. Felaket bir iz bırakmadan ekran boyunca akıp gider. Elleri, kolları bağlı olmasına rağmen, bağışıklık vatandaşı zaten her zaman serbest olduğunu, muaf tutulduğunu ve zarar görmeyeceğini düşünür. Demokratik anestezi tüm hassasiyetleri ortadan kaldırır, sinirleri felç eder.
...
İçerdekiler için bağışıklama ne kadar seçici ve seçkinci olursa, dışarıda kalanların koşulları o kadar acımasız olur. Bağışıklık demokrasisi böyle çalışır.