Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ali İngiltere'ye gittiğinde ikimiz de garip bir haldeydik. Birbirimize kaygılarımızı belli etmemeye çalışıyor, çok iyi bir karar verdiğimizi tekrar edip duruyorduk. O, düşünceli, suskun, kaç gün sonra döneceğini hesaplıyordu sürekli. "Ali bu programdan çok yararlanacak" diyordu. Neşeli, mutlu anne baba oyunu oynuyor- duk. O, iyi bir oyuncu olduğu halde özel hayatında oynamayı hiç beceremiyordu. Hemen kendini ele veriyordu. Bir ay boyunca Ali'nin sevdiği yemekler pişirilmedi, odasına girilmedi, gitmekten hoşlandığı yerlere gidilmedi. Nihayet dönüş günü geldi. Uçağın iniş vaktinden iki saat önce havaalanındaydık. "Lastik-mastik patlar, trafik yoğun olur, erken gidelim, orada bekleriz" dedi. Aslında içi içine sığmıyordu. Görevliler O'nu görüce çok ilgilendiler, oğlunu karşılamaya geldiğini öğrendiklerinde pasaport çıkışına almak istediler. Bagaj işlemlerini beklerken Ali'nin yanında olacak, en az yanım saat önce kavuşacaktık. O, kabul etmedi. Herkesle beraber, gelen yolcu kısmında ayakta bekledik. Ali'ye olan özlemi bile ayrıcalık gösterilmesini kabul ettiremedi.
Sayfa 48 - Doğan KitapKitabı okudu
Neden güzel olan her şey vaktinden çok sonra geliyor?
Reklam
Başarı kazanmak biraz zaman alacaktı ve ilk zamanlar sadece okumalarını sürdürebileceği kadar parayla yetinmesi gerekecekti. Vaktinden tam emin olamasa da fazla uzun olmayan bir süre sonra bilgili ve hazır hale gelince muhteşem eserler kaleme alacak, herkes onu konuşacaktı. Ama bundan çok, her şeyden ve hepsinden çok, Ruth’a layık olduğunu kanıtlayacaktı. Şöhret de güzel bir şeydi elbette, ama bu şahane rüyayı asıl Ruth için görüyordu. O bir şöhret düşkünü değil, Tanrı’nın çılgın âşıklarından biriydi sadece.
Sayfa 90 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
neden güzel olan her şey vaktinden çok sonra geliyordu?..
Neden güzel olan her şey vaktinden çok sonra geliyor?
Sayfa 323Kitabı okudu
Felicindo ondan azıcık borç isteyecekti, ama tam o sırada evlerin oradan bir horoz öttü. Köyün son horozuydu bu, kurban edi- lecek fedakâr horoz, ölüm ülkesinden geliyordu sesi; sırf pislik olsun diye keyifle, yanlış zamanda ötüyordu. Ve horoz üüürüsü geceyi kırar kırmaz, bu ışıltılı süvari, çalılıkların arasından ateşler saçarak dağın içinde yok
Sayfa 183
Reklam
Yalnız bir opera
ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim Ben sende bütün aşklarımı temize çektim imrendiğin, öfkelendiğin kızdığın, ya da kıskandığın diyelim yani yaşamışlık sandığın Geçmişim dile dökülmeyenin tenhalığında kaçırılan bakışlarda gündeliğin başıboş
Metnin içindeki fikirleri teker teker sırayla öğrenmek hem mümkün değildir hem de pratik değildir. Metnin akışının takip edilmesi önemlidir. İsimlere, olaylara, metnin içindeki bilmediğimiz tüm kelimelere takılarak ilerlemeye çalışırsak çok az mesafe katederiz. Daha sonra metnin içinde kaybolduğumuzda ise uyuyarak veya ilgimizi başka bir yöne yoğunlaştırarak kaçarız. Parçaları anlamadan önce bütüne hâkim olmamız aktif ve etkin bir okuma için gereklidir. Bunun için okumaya devam etmek gerekir. Kaybolduğumuzu hissettiğimiz anda yüksek sesle okumaya başlayalım. Sesimiz bizi uyandıracak ve konunun içine dâhil edecektir.
Ömer bin Abdülaziz
Âlimlerden Ziyad, bir defasında yanına girdiğinde onu ağlamaktan yüzü gözü şişmiş, yanaklarında izler çıkmış hâliyle gördü. Fakir bir dilenci gibiydi. Elbisesi yamalı, üstü başı dağınıktı. Ona dedi ki: -Ya Emirelmü'minin! Nerede yaşadığın saraylar? Hani o elbiseler? Hani o caka? Ona şu cevabı verdi -Hey gidi ziyad! Bir de beni kabre konduktan üç gün sonra görsen! Kefenim yırtılmış, böcekler yanaklarında dolaşıyor, gozümü yemişler, ağzım burnum toprak olmuş... Asıl o zaman şaşırırsın, o zaman!
Sayfa 156Kitabı okudu
Devlete en iyi düzeni sağlayarak ömrünü olduğunca uzatmak mümkün.
Politik bütün, tıpkı insan bedeni gibi, daha doğar doğ­ maz ölmeye başlar ve göçüşünün nedenlerini kendinde taşır. En iyi kurulan bir devlet bile yok olup gidecektir elbet­ te, ama öbür devletlerden çok sonra. Meğerki beklenmedik bir olay vaktinden önce yok olmasına yol açmış olsun. *****
Sayfa 96 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
“Neden güzel olan her şey vaktinden çok sonra geliyor.”
Şamil, saldırmayı bildiği gibi geri çekilmeyi de biliyor ve kendine güvenini kaybetmiyordu. Geri çekilme emri vermesi, aşiretlerin gözündeki itibarına gölge düşürmüyordu. Savaşta böyle iniş­li çıkışlı durumlar olurdu. Rusların safına geçip sonra yeniden Şamil'e katılan aşiret mensuplarına, dönek gözüyle bakılmazdı. Böyle birçok durumda
Osmanlı
Tarihçiler, Endülüs'ün acı tarihini yazmayı bitirmeden önlerinde bir de Osmanlı faciası buldular. Kur'an'ın gölgesinde kurulmuş bir devletin enkazı bile kalmamıştı; adı değişmiş, varlığından ar duyulur olmuştu. Şüphesiz, böyle bir facia bir gecede veya bir günde olup bitmedi. Bir asırdan fazla öldü ölecek, gitti gidecek diye beklendi. Göz göre göre koca bir medeniyet, tarihin sularına gömüldü. Osmanlı'nın yıkılması, bir aile devletinin yıkılması, bir yönetimin el değiştirmesi olarak algılanamaz. Osmanlı, her ne kadar Osman Bey'in adına kurulmuş ve yaşamış bir devlet ise de temsil ettiği değer Osman Bey değil, Osman Bey'in akidesiydi. Onun çökmesi için asırlarca uğraşanlar da Osman Bey'le veya onun aşiretiyle uğraşmamışlardı; asıl hedef, Mushaf bulunan odada uyumaya hayâ eden anlayışın nesilden nesile taşınmasını engellemekti. Bu durum, Osmanlının aşiret adına kurulup din adına gelişip büyümesinden kaynaklanmaktaydı. Bilhassa Osman Bey'in torunu Yavuz Selim, Mısır'dan Halife unvanıyla döndükten sonra, Türk ırkının Osmanlı'sı yoktu, Müslümanların Osmanlı'sı vardı.
Sayfa 126Kitabı okudu
554 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.