Bahar

"Un dessein si funeste, S'il n'est digne d'Atrée, est digne de Thyeste." "Öyle ölümcül bir plan ki bu, Atreus'a yakışmazsa, Thyestes'e yakışır."
Reklam
Şayet dünya üstünde ve bütün hiçlikler içinde tapınılacak bir tek inanış varsa; şayet aziz, saf, yüce bir şey varsa; sonsuzluğa ve belirsize karşı hissedilen o ölçüsüz arzuya, ruh adını verdiğimiz o arzuya giden bir şey varsa; o da sanattır.
Ve çoklukla, çoktan geçip gitmiş herhangi bir güzel günün anısı karşısında kendimden geçiyorum; hâlâ kulaklarımda çınlayan ve hâlâ neşeyle kalbimi çarptıran kahkahalar ve gülüşlerle ve beni acıyla gülümseten çılgın ve neşeli bir günün...

Reader Follow Recommendations

See All
Elveda! Ve oysa ben seni nasıl da sevebilirdim, nasıl öperdim, kollarımda nasıl sımsıkı tutardım! Ah! Aşkımın icat ettiği bütün delilikler ruhumu tatlı tatlı paralıyor. Elveda!
Sesindeki bütün ezgileri acaba size hiç anlatabilecek miyim, gülüşündeki bütün zarafetleri, bakışındaki bütün güzellikleri? Bunun nasıl da insanı aşktan öldüren bir şey olduğunu söyleyebilecek miyim?
Reklam
Ben ki kendimi dünya kadar büyük hissediyordum ve düşüncelerimden sadece bir tanesi, yıldırım gibi ateşten yapılmış olsaydı, beni toz haline getirirdi, zavallı deli!
Yine de ruhumda ne çok şey var, ne içsel güçler ve ne öfke ve aşk okyanusları, bu kadar zayıf, bu kadar aptal, bu kadar bıkkın, bu kadar bitkin şu kalpte birbirine çarpıp, paramparça oluyor!
Kimse yıllarını yerine koyamayacak, kimse sana yıllarını geri vermeyecek. Ömür başladığı yoldan gidecek, ne kendi rotasını değiştirecek ne de dümeni tümüyle eline alacak. Gürültü yapmayacak, hızına dair seni uyarmayacak, sessizce kayıp gidecek, ne bir kralın buyruğuyla ne de halkın beğenisiyle geciktirilecek. İlk günden nasıl yola koyulduysa, öyle devam edecek, asla yoldan çıkmayacak, asla gecikmeyecek. Peki, olan biten nedir? Meşgulsün, yaşam ise acele ediyor, istesen de istemesen de, vakit ayırman gereken ölüm eninde sonunda yanına varacak.
Sayfa 56
Yaşadığımız, yaşamın kısa bir bölümüdür. Dolayısıyla bu kısa aralık yaşam değil, sadece zamandır.
Sayfa 46
Birinin yaşamını, diğerinin ölümünü ele alıyorsunuz, seçkin bir eyleminden ötürü yücelmiş insanların adlarını duyduğunuzda, yabancılarla karşılaşınca havlayan köpekler gibi havlıyorsunuz, zira kimsenin iyi görünmemesinin sizin için yararlı olduğunu düşünüyorsunuz, başkasının erdemi sizin tüm kusurlarınızı ayıplama anlamını taşıyor. Kıskançlık duyarak onların yüceliklerini kendi rezilliklerinizle kıyaslıyor ve kendinize ne büyük bir zarar vermeye kalkıştığınızı anlamıyorsunuz.
Sayfa 26
Reklam
Dünyada renklerin en kararında olanı yeşilden tatlı bir renk mi vardır?
Tura gelirse ben kazanıyorum, yazı gelirse sen kaybediyorsun durumunun aynısı. Ne yaparlarsa yapsınlar, her zaman hayranları olacak.
sherlock holmes
“Sahnede düşüp ölmek istiyoruz. Bu hoş bir teatral gidiş olurdu.”’
Studio Ghibli’yi, örneğin bir pazar günü ziyaret edenler, içeri gireni kafasını bile kaldırmadan ohayo (merhaba) diyerek karşılayan bu adamı, sade kıyafetleriyle bir köşeye çekilmiş çalışıyor olarak bulur. Miyazaki işi konusunda o kadar tutkuludur ki akışın keyfini çıkarıp ikigaisini her şeyin üstünde tutarak pek çok pazarını stüdyoda geçirir. Ziyaretçiler özellikle çizim yaparken işinin bölünmesine çok çabuk sinirlenmesiyle ünlü Miyazaki’yi hiçbir koşulda rahatsız etmemeleri gerektiğini bilir.
Nedense, şarabı hep böğürtlen reçeli gibi çok tatlı ve çabucak sarhoş eden bir içki olarak hayal etmişti. Oysa şimdi gerçeğini içince düş kırıklığına uğramıştı. Yıllardır cin içtiği için şarabın tadına varamamıştı. Boş kadehi masaya bıraktı.
İnsanın içinden bütün benliğiyle isyan etmek geliyordu, hakkı olan bir şey elinden alınmış gibi bir duyguya kapılıyordu insan.
Reklam
Santiago Nasar’ın eski rıhtımın merdivenlerini inip kendinden emin adımlarla evine doğru yürüdüğünü görmüştü. "Santiago, yavrum!" diye bağırmıştı. "Neyin var?" Santiago Nasar, onu tanımıştı. “Beni öldürdüler, Wene Hala,” demişti.
"Ben olsam, oğlanların birbirine benzemesinden rahatsızlık duymazdım" dedi. "Neden?" "Sen de bu kutsal salonlarda okudun değil mi?" "Evet." "Eh! Eğer kararlı birer ateist yetiştirmek istiyorsan, onları dindar birileri olacak şekilde yetiştir. Her zaman işe yarar." Keating, McAllister'a baktı ve birden gülmeye başladı. McAllister da gülümseyerek dışarı çıktı ve gözden kayboldu.
"Bir kadın bir katedraldir, çocuklar. Bulduğunuz her fırsatta ona tapının"
Bay Keating