İlyada ve Odysseia’dan sonra hem Antik Yunan Uygarlığı hakkındaki bilgilerimi artırmak hem de keyif aldığım bu kültürden kopmamak adına yeni bir kan arayışına gittim ve bu kitabı keşfettim.
Kitap, henüz çocukken Pythia olduğu düşünülüp ailesinden alınan ve Delphi’deki Apollon tapınağına götürülen bir kız çocuğunun gözünden Yunan şehir devletlerinin siyasi, ekonomik, kültürel özelliklerinin değişimini ve halkın dine bakış açısının, inancının ne yönde değiştiğini anlatıyor.
Öncelikle biraz Pythia’nın ne olduğundan bahsedeyim.
Pythia Delphi kentinde Apollon’un mesajcılığını yapan kahin kadınlara denir.
Bu kadınlar henüz küçükken evlerinden tapınağa getirilip belli bir eğitimden geçirilir. Tanrıların mesajlarını heksametre vezni ile yani yunan şiirinde altı ayaklık vezin ile iletmesi istendiğinden, Pythia zamanını Homeros, Sophokles, Europides gibi yazarların eserlerini okuyarak geçirir. Hazır olduğu düşünülen Pythia, tapınakta toplanan halkın önünde Tanrının sorulara cevap vermesini bekler. Pythia’nın söylediklerini Delphi rahibi halka duyurur.
Kitabın ana karakteri Arieka, ailesinin sevgisinden ve ilgisinden mahrum bir kız çocuğudur. Bir an önce kızlarının evden ayrılmasını isteyen aile, Delphi rahibi İonides’in Arieka’yı tapınak hizmetçisi olarak alma teklifine hiç düşünmeden kabul eder. Ailesi tarafından kabul görmeyip, sevilmemesinin nedenini anlamaya çalışırken birden kendisini Delphi tapınağında kutsal bir görevin sorumluluğu ve ağırlığıyla bulan Arieka’nın alışma sürecini ve aldığı eğitimle beraber gün geçtikçe yaşadığı olayları yorumlama yeteneğini geliştirdiğini görürüz.
Arieka Delphi’yi gezerken, halkın sorunlarını dinlerken ve aşık olduğu rahip İonides ile sohbet ederken biz de Delphi kentinin o dönemi hakkında bilgi sahibi oluruz. Zamanla Romalıların Delphi, Korinthos, Thebai, Atina gibi güçlü şehir devletlerinin aralarındaki savaşa son vermek ve halkı korumak bahanesiyle şehirlerin savunmasını ve idaresini ele geçirme sürecini görürüz. Tapınak rahibinin meşhur Romalı diktatör Lucius Cornelius Sulla ile tanışması, Jül Sezar’ın tapınağa gelip kendisinin ve Roma’nın geleceği hakkındaki sorularına cevap arayışı gibi tarihi karakterlerin içinde olduğu olayların hikayenin içinde kısa da olsa yer bulması okurken beni heyecanlandıran özelliklerinden biriydi.
Kitap anlatmak istediğini yeterince anlatmasına rağmen ana karakter Arieka’nın sonu hakkında herhangi bir bilgiye sahip değiliz. Bunun sebebi yazar William Golding’in kitabı tamamlayamadan hayata gözlerini yummuş olması. Çatal Dil yazarın okuduğum ilk kitabıydı ve sadece bu kitabıyla bile favori yazarlarım arasına girdi. Siz de benim gibi Antik Yunan kültürüne, tarihine ve mitolojisine meraklıysanız okurken keyif alacağınıza şüphem yok.