Geçen sene şubat ayını düşünüyorum, depremden etkilenmiş olan, ailesini eşini dostunu kaybetmiş, evini kaybetmiş her kardeşimiz için içimiz sızlardı. Gülmeye eğlenmeye utanırdık ülkenin diğer ucunda bile. Hiç tanıdığımız biri olmasa bile. Elimizde var yok her şeyi seferber etmeye hazırdık. Onlarla aynı ülkenin vatandaşı olduğumuzdan mıydı bu? Aynı dili konuştuğumuzdan mı? Türklüğümüzden dolayı mı sızlıyordu içimiz? Şimdi aynı duyguları Filistin için besleyemiyorsak burada durup onları neden kardeşimiz olarak hissedemediğimizi düşünmek gerekir. Geçen gün arkadaşımla bunu düşündük. O günden daha vahim olmalı halimiz, içimizdeki hüzün kat kat daha fazla olmalı, dua etmekten uyuyamıyor olmamız gerek tıpkı 6 Şubat'ta olduğu gibi. Dilimizden zikir düşmemeli. Eğer o günden farklı durumdaysak bu sadece bizim müslümanlığımızın, imanımızın zayıf oluşundandır. İmanım kuvvetli olsaydı karşıdaki insanın dilini ırkını gözetmeksizin her müslümana karşı aynı kardeşliği hissedebiliyor olurdum. O yüzden Allah'la aramı düzeltmeliyim. Ve Filistin'i kendi evim yuvam gibi dertlenmeliyim. İsrail'e öyle bir nefretle tavır koymalıyım. Olanları görmezden gelmeye çalışanlara karşı hâlâ her yerde Filistin'i, boykotu konuşabiliyor olmalıyım.
Daha çok şey var, şimdilik bu kadar kalsın burada.