ben böyleyim işte.. işe yaramaz ve duyarlıyım, ister iyi olsun ister kötü, soylusundan ya da bayağısından bütün coşkulara olanca varlığımla kaptırabilirim kendimi. ne var ki asla kalıcı bir duygu, asla ruhun özüne nüfuz eden, kalıcı bir heyecan duyamam. bende ne varsa, bir başka şeyi izleyerek varlık kazanır; ruh kendine karşı, yaramaz bir çocukla uğraşırcasına sabırsız; giderek büyüyen ve hep aynı kalan bir sıkıntı var. her şey ilgimi çeker ama hiçbir şey beni avucunda tutamaz.
İster var olsun ister var olmasınlar,biz tanrıların kölesiyiz.
Reklam
Nasıl isterse öyle olsun:
Her şeyi kendi haline bırakıyorum. Ve kaderin emriyle, unutulmuş üç beş yemine sadık kalarak tesadüflerin tamamladığı ben, varlığımı tanrıya ya da belki de var olan tanrılara terk ediyorum.
Devrimci bir rejim, var olduğu sürece, amacı ya da fik­ ri hangi doğrultuda olursa olsun, maddi açıdan tek bir şey­ dir: Devrimci bir rejim. Haliyle de devrimci rejim demek bir savaş diktatörlüğü demektir, ya da doğrudan söylemek gerekirse, despot bir askeri rejim; çünkü savaş hali toplu­ mun bir kesimi -devrim yoluyla gücü ele geçiren kesim­ tarafından toplumun tamamına dayatılır. Sonuçta ne olur? Sonuçta, bu rejime, rejimin dolaysız, maddi, despot askeri rejimIere özgü varlığına uyum sağlayabilenler, tam da des­ pot bir askeri rejime uyum sağlamış olurlar. Devrimcilere yön veren fikir, baş koydukları amaç, toplumun gerçekli­ ğinde tamamen gözden kaybolmuş, yerini başka her şeyi yok sayan savaş olgusu almıştır. Öyle ki, bir devrimci dik­ tatörlükten çıkan -ve diktatörlüğün süresi uzadıkça bu çı­ kış da o kadar kapsamlı olur- diktatörlük türü savaşçı bir toplumdur, yani bir nevi askeri despotizm. Zaten başka türlüsü de beklenemez. Bu hep böyle olmuştur. Ben tarihi pek bilmem, ama bildiklerim bunu doğruluyor; doğrula­ maması mümkün değiL. Roma'daki siyasi çalkantıdan ne çıktı? Roma İmparatorluğu ve askeri despotizmi. Fransız Devrimi'nden ne çıktı? Napoleon ve askeri despotizmi. Rus Devrimi'nden ne çıkacağını da göreceksiniz... Özgür toplum fikrinin gerçeğe dönüşmesini onlarca yıl geciktire­ cek şeyler çıkacağı kesin. Gerçi kara cahil ve gizemci bir halktan ne beklenir ki zaten?
Ben böyleyim işte, işe yaramaz ve duyarlıyım, ister iyi olsun ister kötü, soylusundan ya da bayağısından bütün coşkulara olanca varlığımla kaptırabilirim kendimi - ne var ki asla kalıcı bir duygu, asla ruhun özüne nüfuz eden, kalıcı bir heyecan duyamam. Bende ne varsa, bir başka şeyi izleyerek varlık kazanır; ruh kendine karşı, yaramaz bir çocukla uğraşırcasma sabırsız; giderek büyüyen ve hep aynı kalan bir sıkıntı var. Her şey ilgimi çeker,ama hiçbir şey beni avucunda tutamaz.
Aşk, güneş, uyuşturucu ve sakinleştiriciler sanatın belli başlı dallarıdır ya da daha doğrusu, kendi yarattıklan etkileri üretmenin temel yolları. Ne var ki, ister aşk, ister güneş, ister uyuşturucular olsun, hepsi kendilerine has hayal kırıklıklarıyla gelir. Aşk bıkkınlık verir, umudumuzu kırar. Güneşin ardından uyanırız ve uyuduğumuz sürece yaşamamışızdır. Uyuşturucuların bedeli, organizmayı uyarırken çökertmeleridir. Ama sanatta hayal kırıklığı yoktur, çünkü her şeyin bir aldatmacadan ibaret olduğu daha baştan kabul edilmiştir.
Sayfa 344 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Varolmanın dayanılmaz hafifliği..
Ne pahasına olursa olsun kendi bildiğini okumakta inat eden çocuk, Tanrı’ya daha yakındır, çünkü var olmayı istemektedir.,
Ben yoksam, benden geriye kalanların benim için ne önemi olabilir ki?
Bütün çabalarıma rağmen, aklımın dışındaki her şeyin süs olsun diye var olduğunu düşünmekten kendimi alamıyorum.
Sayfa 220
“Ne tatmin olabiliyor, nede rahatlayabiliyorum, var olan yada var olmayan her şeye doymuş durumdayım. Bir ruhum olsun istemiyorum, ondan vazgeçmek de istemiyorum…”
Sayfa 297Kitabı okudu
Ben böyleyim işte, işe yaramaz ve duyarlıyım, ister iyi olsun ister kötü, soylusundan ya da bayağısından bütün coşkulara olanca varlığımla kaptırabilirim kendimi - ne var ki asla kalıcı bir duygu, asla ruhun özüne nüfuz eden, kalıcı bir heyecan duyamam.
Reklam
Gün biterken güneşin öyle gitmeleri var ki, bir çocuğun ölümü bile yüreğimde öyle büyük yara açamaz. Her konuda kendimi hissetmeyen varlığın yerine koyarım ki o da hissetmiş olsun.
Yalnızca var olmayan manzaralar, asla okumayacağım kitaplar dağıtıyor sıkıntımı. Hayat benim için, beynime kadar ulaşmayan bir dalgınlık hali. Beynimi ise tam aksine özgür bırakıyorum ki, hüzünleri yaşayabileceğim bir yerim olsun.
Küçük kız gayet iyi bilir bebeğinin gerçek olmadığını, ama gerçek bir varlıkmış gibi davranır, hem de kırıldığı zaman ağlayacak, üzüntüden harap olacak kadar. Çocuğun marifeti, her şeyi gerçeklikten uzaklaştırabilmesidir. Şükürler olsun ki hayatın düşlerle geçen böylesi bir dönemi var, hayatı inkâr edersin,..... , gerçekliği inkâr edersin, sırf oyun olsun diye, olmayan şeyleri de gerçek sanırsın! Keşke tekrar çocuk olsam, insanların etraflarındaki şeylere verdikleri değere de, aralarında kurdukları bağlara da kendimi kaptırmaksızın, hep öyle kalsam.
Dışarıda bir yaz ikindisi. Ne kadar da isterdim bir başkası olmayı... Pencereyi açıyorum. Dışarısı yumuşacık, ama sinsi bir sancı gibi, anlamsız bir tatminsizlik gibi yaralıyor beni. Beni inciten, içimi parçalayan, ruhumu lime lime eden son bir şey daha var. Şu an, bir başıma pencerede durmuş, böyle hüzünlü, tatlı şeyler düşünürken, tablolardaki insanlar gibi güzel, estetik olmam gerekirdi – oysa öyle değilim, o kadarını bile olamadım... Geçsin şu an, silinip gitsin... Gece gelsin, büyüsün, çöksün her şeyin üstüne ve kalkmasın bir daha. Şu ruh sonsuza dek kabrim, kapkara dünyam olsun benim ve hissetmeden, arzu duymadan yaşayamaz olayım bundan böyle.
816 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.