Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
BAZI KİŞİSEL DURUMLAR
Birler kümesinin sakinisin ey kalbim Kapanan dükkan gibisin cenaze nedeniyle Yalnız sana mı küskün bu bahçenin ecesi Fısıldanan şeylersin bir insandan insana Kesilen bir canlının çıkardığı o sesi Anne yapmışlar sana. Huzur denilen o mübarek kumaşın İhtiyacım var her santimine Gel diyorsun, çıkalım caddelere Bir boy ver, gelirim, derin değilse ...
Peki, Hz. Fâtıma ⁽ʳᵃ⁾’nın çeyizinde bir kitap var mıydı?
El-Cevap: Yoktu, zaten yaşadığı dönemde daha Allah’ın kelamı bile iki kapak arasında toplanılmamıştı. Kendi çeyizinde nasıl bir kitap olsun ki! Onun çeyizinde bir tefsir kitabı yoktu, fakat hayatının her alanı Allah’ın ayetlerine göre idi. Kendisinin yürüyüşü aynı Babası (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) gibiydi, Babası (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yürüyen bir Kur’an idi. O da hayatının her alanında Allah’ın kelamına uygun bir hayat içindeydi. Onun çeyizinde, büyük bir hadis külliyatı olan Kütüb-i Sitte yoktu, fakat Kütüb-i Sitte’de bulunan hadisleri birebir hayatında yaşamıştı. Babasından sadır olan her bir söz, onun nazarında anında itaat edilecek bir emir mahiyetindeydi. Rivayet ettiği her bir hadis, kendi hayatında canlı ve diri idi. Neyi rivayet etmiş ise onda vardı. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Müslüman hanımlara tavsiye ettiği her bir amel, kızı Fâtıma (radıyallahu anhâ)’nın hayatında mevcuttu. Onun çeyizinde bir fıkıh kitabı olan Mebsut vb. fıkıh kitapları yoktu, fakat hayatının her alanında İslam fıkhı vardı. Onun evi Babasının (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) mescitten sonra uğradığı ikinci adresti.
Reklam
"Söyleyecek sözü kalmamışların hafifliği var üzerinde."
Eksik kalan uyku süremizin açığını sevgimiz karşılar
Aşktır insanı uyutmayan. Aşktır insanı yaşatan. Aşktır insanı ayakta tutan... "Az uyumalara devam.. Saat 04.42 Daha başaracağımız çok şeyler var. Çalışmalara devam. Seni düşünmelere, bizi düşünmelere devam... İnsan 4 saat uykuyla da yaşayabiliyor bi süre. Kaç gündür bu böyle artık sayamıyorum. Lakin hiç şikayetçi değilim. Daha yapılacak çok şeyler var. Zamanında çok uyuduk, çok dinlendik... 27-28 yaşında hala beş yaş genç gösteriyoruz. Biraz kendimizden de feda ederek dengelemek lazım öyle değil mi? Bundan böyle çalışmak lazım, çok çalışmak..." - Jack Brighty
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Hz. Ali (radıyallahu anh)’ya “Mehir olabilecek bir şeyin var mı?” diye soruyor. Halbuki Hz. Ali (radıyallahu anh) küçüklüğünden beri Resûlullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hane-i saadetinde yaşıyor, neyi var neyi yok Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunu çok iyi biliyor. Bundan dolayı Hz. Ali (radıyallahu anh) “Bir şeyim yok.” deyince: “Zırhın nerede?” diye buyuruyor. Bir şey yok değil, var Ey Ali! Zırhın var, gücün kuvvetin var. Öyle yok demek olmaz.
Korkunç iki
2 yaş hem de hem de onun bir geçiş dönemidir. Bebeklik bitmek üzeredir. Bebeğiniz kendisiyle ilgili farkındalık kazanmış ve sizin onun bir parçası olmadığınızı, kendisini herkesten farklı bir birey olarak dünyada var olduğu anlamıştır.
Sayfa 51 - AlfaKitabı okuyor
Reklam
Nişan, örf ve adete göre, şeriatın sınırları aşılmadan yapılabilir. Bazen öyle nişanlara şahit oluyoruz ki, bir düğün gibi. Nişan töreni bir düğünden farksız değil; koca salonlar, yiyecekler ve büyük masraflar. Nişan elbisesi, gelinlikten farksız değil; düğün için yapılan ne masraf var ise, nişan için de o masraflar yapılıyor. Bazen bir nişanı görünce bunun düğün mü, nişan mı olduğunu anlamak için, hanım kızın üzerinde ki elbisesine bakılması yeterli olur. Gelinlik yoksa bu nişandır.
Anlatamıyorum
Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda; Dokunabilir misiniz, Gözyaşlarıma, ellerinizle? Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu Bu derde düşmeden önce. Bir yer var, biliyorum; Her şeyi söylemek mümkün; Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum. Orhan Veli Kanık
Sayfa 162 - Adam YayınlarıKitabı okuyor
Yüce Allah, Fâtıma’yı Ali’ye; Ali’yi Fâtıma’ya takdir buyurmuş. Hz. Fâtıma (radıyallahu anhâ) buna hiç karşı gelir mi? Yoktan var eden Allah nasıl ki ikisini birbirine takdir buyurmuşsa, aynı şekilde; iki güzel çiftin gönüllerini de birbirine takdir etmiştir. Babasının (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yanında normal bir hususu konuşmaktan haya eden, Hz. Ali (radıyallahu anh) için “Evet.” Diyebilir mi ki? Susmak ne güzel bir cevap imiş. İffetli kızların en güzel cevabıdır. Utanma duygusu, dilden çıkan bir kelimeye engel oluyor. Çok kısa “Evet.” bile diyemiyorlar.
"şehir de sorulmakmış meğer kendinden"
ankarayı kendime sordum. ankara bana kendimi sordu. eskitilmiş günlerde küflendik sanki birlikte. gökyüzü kilitlenmiş bir yeryüzünde yaşadım ben. saçlarım hep gitti benden. istanbul bana kendimi sordu. ben istanbulu kendime sormadım. o bana sordu. o beni dinledi. ben onu içimde tartamadım. yaşadıkça birbirimizi ben bir yerler eğildim, dağıldım, serpildim. saçlarımı sevdim. tamam. bazen. evet. oldu bazenlikler. ama sevdim. iki gün önce aradı. ankaradan. hiç kopmuyor bağımız. -başka bir evrende dedik. olurdu bizden. o evren bu evren değil.- ona da dedim. pişman değilim hiçbirinden. iyi ki yaşandı. iyi ki şimdi oldum ben. sürekli bekleyen bir trenim var gibi. ondan ağır geliyor belki yolculuk. seni arama düşüncesi bile bana iyi geldi, iyileştim dedi. ben o an nefes nefeseydim. yetişecek yerim yoktu. ağaçlı yolumda ortaköye yürüyordum. bu anı hatırlamak istiyorum. sakin ses tonunu. konuşmalarımız bana ankarayı hatırlatıyor. ankara yanıma gelip oturuyor. istanbulda koştururken onu hissediyorum. kucaklamak istiyorum. iteliyorum. kayıp bir baba resmini ayraç olarak kullanıyorum. seni çok seviyorum demek istiyorum kalbimde izi olan herkese. bir avuç insanım. benim insanlarım. yüreğimde örtünüyorlar. itelediklerimi kucaklıyorlar bazen. bilmeseler bile. yine de geceleri sevgilerin provası oynanıyor rüyamda. kopamıyorum ankaradan. içimi kemiren odalarda uyanıyorum gündüzleri ordan oraya giderken. en zayıflığımın üzerinden gidiyorum. kendimi ordan tamir ediyorum. acıta acıta. annem beni tutsa. geçmiyor. kendimi tutmaya çabalıyorum. turuncu bir battaniye altında beni saran herkesi unutup kendime sarılmaya çalışıyorum. istanbulu giyinip ankarayı soyunuyorum.
Reklam
Cihad meydanlarının yiğidi Hz. Ali (radıyallahu anh), Hz. Fâtıma (radıyallahu anhâ) için Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e yapmış olduğu teklifi şöyle anlatır: “Ben Fâtıma’yı Resûlullah’tan şöyle istedim: Benim bir cariyem vardı. Birgün bana, ‘Fâtıma’ya dünür için Peygambere geldiklerinden haberin var mı?’ dedi. ‘Hayır’ dedim. O da, ‘Evet Fâtıma’ya dünür gelmiş; ama sana mani olan nedir de, gidip Peygamberden seni kızı ile evlendirmesini istemiyorsun?’ dedi. Ben, ‘Sanki bende evlenecek kadar dünya malı mı var?’ dedim. ‘Sen Peygambere gidersen seni evlendirir.’ dedi. “Vallahi bana o kadar ümit vererek ısrar etti ki, sonunda Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanına girdim. Resûl’ü Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) çok celâletli ve heybetli biriydi. Vallahi içime ağlamak gibi bir şey girip sesim kısıldı ve hiç konuşmadım. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ‘Niye geldin! Bir ihtiyacın mı var?’ deyince ben yine sustum. O (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), ‘Niye geldin, bir ihtiyacın mı var?’ dedi. Ben yine cevap veremedim. Bunun üzerine ‘Sen herhalde Fâtıma’ya dünür olmaya geldin.’ buyurdu. ‘Evet’ dedim…”
İçimde söylemek istediğim çok şey var sanki. Çok büyük şeyler. Bunları ifade etmenin yolunu bulamıyorum. Bazen öyle geliyor ki bütün dünya, bütün hayat, her şey içimde duruyor ve sözcüsü olmam için feryat ediyor. Hissediyorum… ama anlatamıyorum
"Var bir yaşanmamışlık sanki özünde Benim içimde uhde kalan..."
muhteşem
Değil demek? Saçma! Şöyle ya da böyle olmak elbette kendi elimizde. Bedenimiz bahçemizdir, irademiz de bahçıvanı, ister ısırgan dikersin, ister kekik, ister hıyar yetiştirir, kabak ekersin, bahçeni ya tek bir bitkiye ayırabilirsin ya da bir sürü çiçekle doldurabilirsin, yeter ki sen iste! Bahçenin kısır kalması da elinde, verimli, bakımlı olması da. Bunların hepsini yapmak irademize bakar. Neyse ki, duygularımız mantığımızla dengelenmiş. Yoksa damarlarımızdaki şu azgınlık, içimizdeki şu şehvet düşkünlüğü bize ne oyunlar oynardı. İyi ki mantık denen bir şey var da, kuduran isteklerimizi, bedenimizin iğnelenmelerini, dizginsiz tutkularımızı bastırabiliyoruz. Senin aşk dediğin şey, işte bu tutkularımızın bir uzantısı, bir sürgünü.
Yabanlık - orta aşama - balık ve ateşin bulunması
Yeni bölgelere yerleşme, sürekli olarak uyanık bulunan bulgu ve türetim içgüdüsü ve sürtmeyle ateş elde etmenin öğrenilmesi, sıcak küller ya da toprakla kazılmış fırınlar içinde pişirilmiş nişastal kök ve yumrular gibi, mızrak ve topuz cinsinden ilk silahların bulunmasıyla zaman zaman yardımcı bir besin haline gelen av hayvanları gibi, yeni geçim araçlarının elde edilmesini sağladı. Ama, kitaplarda yazdığı gibi avcılıktan başka hiçbir şey yapmayan, yani yalnızca avla yaşayan halklar asla var olmamışlardır; çünkü av ürünü, tamamen tesadüfidir. Beslenme kaynaklarının sürekli darlık ve güvensizlik sonucu, yamyamlık, bundan böyle uzun zaman sürmek üzere, bu aşamada ortaya çıkmış olabilir. Günümüzde, Avustralyalılarla Polinezyalıların çoğu, henüz yabanıllığın bu orta aşamasında bulunmaktadırlar.
Sayfa 27 - Sayfa yayınları, 2013
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.