En sağlam inançlarımızın tek dayanağı, onların yanlışlığını kanıtlama konusunda tüm dünyaya yapılmış ve daima geçerli olan bir davettir. Bu meydan okuma kabul edilmezse ya da edilir ve girişim başarısızlıkla sonuçlanırsa, kesinlikten yine de çok uzakta oluruz; ama insan aklının şu anki durumunda yapabileceğinin en iyisini yapmış oluruz; gerçeğin bize ulaşması için bir fırsat olabilecek hiçbir şeyi gözardı etmemiş oluruz: Listeler açık tutulduğu sürece, daha iyi bir gerçek varsa, insan zihni onu algılayabilecek hale geldiğinde bu gerçeğin bulunacağına dair bir umut besleyebiliriz; bu arada da kendi zamanımızda bu gerçeğe olabildiğince yaklaşmış olduğumuza güven duyabiliriz. Hata yapabilir bir varlığın ulaşabileceği kesinlik derecesi budur, ona ulaşmanın tek yolu da budur.
Sayfa 17 - Can YayınlarıKitabı okudu
“Tanrı kadını erkek için yaratmıştır inancına göre. Erkeğin çoğu kez kadına ilişkin beslediği o olağanüstü umut budur. Bir varlığın tenini mülk edinerek kendini bir varlık olarak tamamlamak ve aynı zamanda da uysal bir özgürlük tarafından kendini özgürlüğü içinde onaylatmak ister.”
Sayfa 179
Reklam
Atatürk, bireysel hak ve özgürlüklerinin doğuşuna zemin oluşturan toplumsal-ekonomik sürece pek değinmez, daha çok düşünce süreçlerine vurgu yapar. Allah'ın, dolayısıyla hükümdar ve efendilerin hâkimiyetinin sınırsız olduğu inancının geçerli olduğu bir toplumda, birey için herhangi bir özgürlük ve hak alanı kalmamaktadır. Atatürk'e göre, “doğanın çocuğu olan insan”, “doğanın her şeyden büyük ve her şeyden olduğunu anlayınca, kendisinin büyüklüğünü ve onurunu da anlamaya başlar.” Böylece Atatürk, bireysel özgürlük düşüncesine ulaşmayı, doğaüstü bir varlığın bulunmadığının anlaşılmasını anlaşılmasına anlaşılmasına bağlar. Burada açıkça “Allah'ın büyüklüğü” ile doğanın ve onun bir parçası olan “insanın büyüklüğü” tartışması yapılmaktadır. İnsan özgürlüğü ve onuru, insanın büyüklüğünün kabulüne bağlanmaktadır. Özgürlük isteyen insan, Allah kavramıyla karşı karşıya gelmektedir.
Sayfa 47 - Kaynak Yayınları, 5. BasımKitabı yarım bıraktı
Kendini bilen, Rabb'ini bilir. Bir kimse nefsini bilerek kendinde tecelli eden Hakk'ı bilmeye başlar. İnsan-ı kamiller ise nefslerini bilmekle Allah'ı bilirler. Çünkü onlar "makamsızlık makamı"na ulaşmışlardır ve merkezdedirler. Kendini tanımak insana mutlak özgürlüğü getirir, kişiyi orijinal haline döndürür, çünkü kendini
Sayfa 14 - Fecr Yayınları: 811 / 1. Baskı: Mart 2024
Teklif'in Mâhiyeti
Teklif olmasaydı kend'oluşun giderek oluş olarak, varlığın anlamı büsbütün havada kalacaktı. Dahası varlık aleminde kend'oluşun ahlakiliği, dolayısıyla kendisi söz konusu dahi olmayacaktı. Teklif varlığa anlamı getiriyor. Bu mefhum özgürlüğü sorumlulukla irtibatlandırma ve bu surette varoluşu anlamlandırma imkanı bize sağlıyor. Teklif olmasaydı insan ortaya çıkmayacaktı.
Mükellefiyet
_Her şey algıdır. Herhangi bir şeyi itici ya da çekici kılan tamamen senin zihnindir. Karar veren faktör sensin. _Zihin, aldatıcıdır. Gerçekte ikilem yoktur. Gerçekte sorun yoktur. Hiç olmamıştır, hiç olmayacaktır. Zihinde sorunlar vardır ve sen gerçekliğe zihnin aracılığıyla bakarsın. Böylece gerçeklik sorunlu olur. _Sağlıksız bir zihinle ne
Reklam
170 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.