"Gücünü ve varlık nedenini yitirmiş bir hükümetin İstanbul'dan gönderdiği buyruklar, doğal bir sonuç olarak, kağıt üzerinde kaldı. Haklı olmanın ve ulusa dayanmanın verdiği güç, halkın desteğiyle birleşince, onu geri dönüşe zorlamak ya da tutuklamak, olanaksız hale gelmişti."
Sayfa 155
Varoluşçuluğun kökeni
Bazı düşünürler -örneğin Tillich- bu çıkışın köklerini makinecilikte buluyorlar. Makinenin üretimde kullanılması birtakım ters sonuçlar doğuruyor: Bir yandan, insan gitgide işlettiği makinenin egemenliği altına giriyor. Özünü, benliğini bilincini, kişiliğini günden güne yitiriyor. Neredeyse, dönen çarkın bir vidası haline geliyor, nesneleşiyor. Öbür yandan -sosyalistlerin söylediğine göre- makinenin getirdiği toplumsal üretim düzeniyle bireysel mülkiyet düzeni arasındaki çelişme kişiyi tedirgin ediyor. Iki düzen arasında bir uyarlık sağlanamaması insanı gittikçe kendine yabancı, saçma, ezici, güvensiz, anlamsız bir ortamda -hiçlikle karşı karşıya- yaşamak zorunda bırakıyor. Bu aykırı durum bireyin yavaş yavaş kişiliğinden olmasına, toplumda yabancılaşmasına, yalnızlaşmasına, bunalmasına yol açıyor. Giderek insan, Sartre' in deyişiyle "nedensiz, zorunsuz, anlamsız bir varlık" haline giriyor. "Geçmişsiz, desteksiz, yapayalnız bir varlık." "Tarih denen arabaya hayvanca koşulmuş, savaşı ve ölümü bekleyen bir varlık..."
Reklam
"Tarih denen arabaya hayvanca koşulmuş, savaşı ve ölümü bekleyen bir varlık..."
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.