(...) Ona milletvekilliği vaadedilmiş, ama merdivenin ilk basamağında bekletilmiştir. Cevdet Kerim İncedayı, onun CHP İçindeki yandaşıdır. Ona yardımlar sağlar, Recep Peker'le tanıştırır. Recep Peker, ona güdümlü yazılar yazmasını âdeta telkin eder. Anlattığına göre, ödün vermemiştir. Ama, o sıralarda, Necip Fazıl'ın Recep Peker ve CHP
Müslümanlar, Tanzimat'a karşıdırlar, peki neden, İkinci Mahmut, orduyu lağvettikten sonra, yeniçerilik ve dolayısıyla bektaşilik ile iç içe, kaynaşmış, zengin Yahudilerin boynunu vurduğu için mi? İbraniyet, İkinci Mahmut ile birlikte, Türkiye'de Yahudi siyasal gücünün kırıldığını yazmaktadır. Kırılmıştır. En zenginleri ve bu arada Filistin Yahudilerine yardım komitelerinin başkanları boğulmuştur. Şimdi açıklık budur. Peki müslümanlar, neden İsmet Paşa'ya kızarlar? İsmet Paşa karşıtlığını da bir sabetayist sendrom sayabilirmiyiz? İlahiyat Fakültesi'ni açan odur, uygulayamadığı Varlık Vergisi'ni çıkaran da odur. Çok sert toprak reformu tasarısına kim karşı çıktı, C. Oral ile E. Sazak, her ikisi de İbrani asıllı büyük toprak ağası idiler. Öyleyse yeniden bakmak durumundayız. İslamcı düşüncede şu vardır: Abdülhamit Siyonistlere yüz vermedi. Hayır benim bilgilerim bunu göstermiyor. Toprak satmadı. Hayır, çok toprak sattı. Ama toprak satmadı diye, biliniyor. Çok sattı.
Reklam
Diyelim ki, hapisteyiz // yaşımız da elliye yakın...
"... Sana bir şey söyleyeceğim, bu meseleyi iki gün içinde tahkik edip bana derhal bildir: İki metre eninde, iki buçuk metre boyunda ve ortadan dikişli bir yorgan çarşafı Malatya'da kaç para eder? Ve orda bizden bu boyda ve ende toptan yorgan çarşafı almak isteyen tüccar var mı? Malımız çözgü 20 numara, atkı 12 numara ipliktendir. Ve beher çarşaf en aşağı 600 gram çeker. Bir mesele daha: Bana oradan, karaborsadan, iplik bulmak kabil midir ve paketi, muhtelif numaraların kaç parayadır?" İlk okuduğunuzda işinin ehli, yaman bir tüccarın, elindeki mallar için değişik pazarlar aradığını, Malatya'daki arkadaşından da, karaborsa iplik istediğini düşüneceğiniz metin, Nazım Hikmet'in Kemal Tahir'e yazdığı bir mektuptan. Yıl 1943. Nazım, Bursa Cezaevi'nde, Kemal Tahir ise Malatya. Savaş tüm şiddetiyle sürüyor. Milli Şef İnönü başta. Varlık vergisi konmuş ve ekmek karneyle alınıyor. Nazım, aç kalmamak bir yana, Piraye ve Kemal Tahir'e de para gönderebilmek için çocukça denebilecek bir masumiyetle, cezaevinde dokuma tezgâhı kurarak "patronluğa" soyunmuştur. Akıbeti tahmin edebilirsiniz: "... Bizim tezgâhlar, 249 lira borç bırakarak bu ayın başında iflas ettiler. Bizi karaborsa mahvetti. Burada bizim kazandan bir öğün yemek alıp yiyoruz. Bir öğünü de marulla filan idare ediyoruz. Bu perhiz böbreklerime yaradı. Zaten yaş ilerledikçe yemeyi içmeyi kısmak lazım..." Nazım, "Böbreklere iyi geliyor," dediği açlıkla boğuşurken, tüm inancıyla Memleketimden İnsan Manzaraları'nı yazıyordu. Benzer şartlarda yaşayan Kemal Tahir de Karılar Koğuşu'nu.
Sayfa 223 - İletişim Yayınları, 1. Baskı, 2016Kitabı okudu
296 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 62 days
Boğaziçine Sığınanlar Fritz Neumark • 1933 sonrası Almanya’dan kaçan, başta Türkiye ve ABD olmak üzere başka ülkelere sığınan Yahudiler. • Almanya’dan gelen Proflara Türk meslekdaşlarının 4 katı maaş verildi. • 1923’de 1 Dolar 4,2 trilyon Mark. Memurlara maaşları parça parça, 2-3 günde bir ödeniyordu. • M.Kemal, monarşiyi cumhuriyete çevirdi,
Boğaziçine Sığınanlar
Boğaziçine SığınanlarFritz Neumark · Kopernik Kitap · 201729 okunma
528 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 7 days
1998’de Babam Aşkale’ye Gitmedi adıyla Türkçe’ye çevrimiz roman Ermeniler için bir başka felaketi anlatıyordu. 1915 Tehciri Büyük Felaket olarak anılıyor biliyorsunuz. Bu öykünün odağında ise 2. Dünya savaşında Hitler ve onun fikirlerinden etkilenen dönemin Başbakanı Şükrü Saracoğlu’nun gayrimüslimleri hedef alan ve servet transferini amaçlayan
Karıncaların Günbatımı
Karıncaların GünbatımıZaven Biberyan · Aras Yayıncılık · 2022240 okunma
Yönetimi altında yaşamak talihsizliğine eriştiğimiz Tek Parti, gerek uygulamaları (1934 Trakya Olayı, Varlık Vergisi, İskan Kanunu vs) gerekse bazı ideologları bakımından (Recep Peker, Mahmut Esat Bozkurt vs.) muhakkak ki Nazi Almanyası''nın cazibesine iyiden iyiye kapılmıştı. Medyayı, daha doğrusu o günlerdeki adıyla “matbuat”ı hiç hatırlatmıyorum. Nadir Nadi (ki kendisi de hayatının bir döneminde söz konusu “cazibeye” iyiden iyiye kapılmıştı) Perde Arkası adlı kitabında şöyle diyor: “Başka bazı ideolojilere sempati duyan yazarlar, Milli Şef''ten esirgemedikleri saygının gölgesine sığınarak ya komünizmi, ya da faşizmi övmeye bakarlardı…”
Reklam
546 öğeden 531 ile 540 arasındakiler gösteriliyor.