Stefan Zweig
Birlikte kitap okuyabilecegim , bilge laflar konuşacağım , anlayışımı ve saygımı yitirmeyeceğim aşklara her zaman hazırdım . lakin öyle bir aşk varmıydı
bu cevaba hiç hazır olamadım .
Birlikte kitap okuyabileceğim, bilge laflar konuşacağım, anlayışımı ve saygımı yitirmeyeceğim aşklara her zaman hazırdım.
Lakin öyle bir aşk varmıydı bu cevaba hazır olamadım.
Birlikte kitap okuyabileceğim, bilge laflar konuşacağım, anlayışımı ve saygımı, yitiremeyeceğim aşklara her zaman hazırdım. Lakin öyle bir aşk varmıydı bu cevaba hiç hazır olamadım.
youtu.be/A-Np65VInS4
1:52-07:05
#AileOlmak
Bu Gıdı Gıdı Behçetin hikayesi... Hem de yürek yakan hikayesi... Behçet deyipte geçmeyin... Onlar geçtiler siz geçmeyin. Ya da geçin bee nasıl olsaa onun artık ailesi var. 🥺
Dünya üzerinde doğupta anasına, babasına muhtaç tek varlık insandır dediydi anam. Ahılda oğlaklar doğar baharın doğar
Hilal şehir serisinin 2. kitabımıda bittirmiş bulunmaktayım. Güzel bir kitaptı her zaman ki gibi, beğenmediğim yerleri vardı tabikide ama neden 9 puan verdim diye sorarsanız, 8 verecektım bir puanı yazarımıza verdim, 7 veremezdim.
840 sayfaya gerek varmıydı bilmiyorum. Çok uzun yazılmış bazen hadi amaa bunuda yazman zorundaymıydın dedim yani
Okurken gözlerimin dolduğu bir aşk
Vaktiyle çok tatlı, eğlenceli, birbirini çok seven iki sevgili vardı.. Genç kız ile genç oğlan yıllarca gezmeden gezmeye bir hayat yaşamakla birlikte, dünya zevkine dalmışlardı.. Dinden imandan uzak bir hayat sürdürüyorlardı.. Delikanlinin içkisi, gece gezmeleri vardı, "pislik" adına ne varsa,
Dertli miyim ? Bir sigara yaktım içmeyi becerebiliyor gibi , sigarayı mirraci abiden istedim. Kahve de öyle acı diğer şeyler gibi. Hava serin, esiyor ama şu aptal düğün sesleri huzurumu bozuyor. Sadece davul çalmak düğünün şani gibi durmadan vuruyorlar . Her neyse bağlantısız uçuşan düşüncelerle ordan burdan konuşuyorum .
Bir kitapta, ki hangi
Kitap 1944 yılında yani ikinci dünya savaşının sonlarında Mustafa Ural (Edebiyat öğretmeni) yayınladığı şiir kitabının ardından, hakkında solcu fişlemesi yapılıp tutuklama kararı çıkması ve Mustafanın sağlık şartları yüzünden hücreyi kaldıramayacağını düşünerek yakalanmamaya çalıştığı süreçten oluşuyor.. O zaman ki ağır koşullar ve Türkiye nin içinde bulunduğu savaşa katışmasa da sınırlarına kadar almanların gelmesi, olağanüstü hal ilan edilip sıkı yönetimle birlikte başlaya karartma geceleri.. Halkın geçim sıkıntısı ekmeğin, çayın, odunun karneyle verilmesi ve bunların lüks sayılması.. Türkiye de oluşan Faşist Hitler den yayılan arı ırkçılık dalgası.. solcu yazarlar ve şairler üzerinden ki baskılar Sabahattin Ali, Nazım Hikmet... Kahramanımız Mustafa kaçabilecekmiydi? Gerçekte dostları varmıydı, şans yanındamıydı? Ve gerçekten Polisten kaçmakta uzmanlaşmışmıydı? Karısı Şükran yanında duracakmıydı?.. Çok çok çok beğendim ve Rıfat Ilgaz yoksa kendinimi yazmıştı diye düşünmekten kendimi alamadım.. Bir solukta okunabilecek akıcı bir roman.. Kesinlikle okumanızı tavsiye ederim.. Eleştireceğim nokta romanın sonu olabilir belki ama o da özellikle öyle oldu diye düşünüyorum(çok fazla da spoiler vermek istemiyorum) .. Filminin de çekildiğini öğrendim sanırım Tarık Akan oynamış onu da bir an önce izlemek istiyorum..