Albert Camus Sisiphos Söyleninin de "herkes kendi yükünü yeniden bulur" diyor. Ne kadar haklı. Nietzsche tüm kalıplarımı yıkarak, “ahlak” denen şeyin, yalnızca toplumsal bir sözleşme olduğunu anlattı bana. Platon Mağara Alegorisinde; düz bir duvara baktığımızı, gördüğümüz şeylerin gerçekliğin çok az bir kısmını oluşturduğunu sertçe vurdu yüzüme. Freud ilkel benliğimizde meydana gelen içgüdüsel istekleri topluma kabul ettirmek için EGO’muzda meydana gelen toplumsal değerlerin evrimini anlattı ve aşk dediğimiz şeyin cinsel içgüdülerden kaynaklandığını fakat bu içgüdüyü topluma kabul ettirmek için “aşk” terimini icat ettiğimizi söyledi. Carl Sagan R faktöründen bahsettiğinde hepimizin timsah olduğunu, insanoğlunun sudan karaya çıktığını ve beyin kökünde hâlâ sürüngen şiddetinin izleri bulunduğunu ve bu yüzden de bölgemizi korumak için şiddet kullanmaya eğilimli olduğumuzu söyledi. Milan Kundera da Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği kitabında zamanın döngüsel olduğunu kabul ettiği takdirde Hitlere olan nefretinin asla geçemeyeceğini söyledi. Çünkü zaman döngüsel ise eylemlerimiz sonsuza dek kendini tekrar ederdi ve Hitler de soykırımı defalarca yapmış ve yapacak olurdu. Kundera da Nietzsche gibi “Tekrarlanmasından korkmayacağın bir hayat yaşa o halde” dedi.
Nietzsche haklı çıktı,kendi dertlerimizi kendimiz bulmuş olduk. Yeniden.