Ölüm korkusu bana hayat verdi. Çünkü tedbirimi aldım...Bunun gibi milletin korkusu,endişesi de daima olmalıdır. Bir millete,düşmanının kendisi hakkında düşmanlık beslediği,kötü planları olduğu endişesi ve korkusu,ona hayat verir...Avrupadan korkmuyoruz,ama onların oyunlarından korkuyoruz. Bunun için Türk'ün Avrupa'da varoluş kavgası sürecek. Din nasıl fertte ölüm korkusunu azaltırsa,ülkü de millette yokoluş korkusunu azaltır. Bizi hayata bağlayan milli hatıralardır. Benliğimizi bu hatıralar yaratır.
tecrübenin kökeninde insanın varoluş tedirginliği yatar; tedirginlik insanın sarkaç misali ümit ile korku arasındaki salınımı; sâbit ile değişken arasındaki endişesi; eşya önündeki ürpertisi; hayat karşısındaki gerginliği; yoldaki telaşı; anlama ilişkin bunalımı
Sayfa 125Kitabı okudu
Reklam
238 syf.
8/10 puan verdi
__İçerisinde Envai Çeşit Hikayeyi Barındıran; Zaman Yolculuğu,Boşluk,Ölüm, Varoluş Gibi Felsefi ve Bilimsel Diyalogları İle Derin Derin Düşündüren Fantastik Bir Roman Olma Özelliği Taşıyor. . . __Tedavülden Kalkan Osmanlıca Kelimeler Nedeniyle En Başta Okuyucuda " Nasıl Bitecek Şimdi Bu ?" Endişesi Meydana Getirse De Yazarın Marjinal Anlatım Tekniği İle Bir Vakit Sonra Kendinizi Üç Haneli Sayfalarda Buluveriyorsunuz. . . __Yazar, Romanda Yer Alan Karakterleri Bilinçli Bir Şekilde Unutturup İlerleyen Sayfalarda "Kimdi Bu?" Dedirten Sarmal Kurgusunda Okuyucuyu Allak Bullak Etmeyi Başarıyor. . .
Puslu Kıtalar Atlası
Puslu Kıtalar Atlasıİhsan Oktay Anar · İletişim Yayınları · 202048,7bin okunma
Öte bir varlık umudunun olmaması
"Ölümle ilgili korktuğumuz şey en başta daha öte bîr varlık umudunun olmaması, yokluğa, hiçliğe, karanlığa gömülme olasılığıdır. Bu tablo karşısında düşünen kişiyi yakalayıp kavrayan korku bir "varoluş endişesi"dir ve bu duygunun biyolojik bir anlamı yoktur."
Modern Sözleşme
Modern kültür tarihte görülmediği kadar güçlü ve dur durak bilmeden araştırıyor, üretiyor, keşfediyor ve büyüyor ama aynı zamanda daha önce hiçbir kültürde görülmediği kadar büyük bir varoluş endişesi ile bir türlü rahata kavuşamıyor.
Pozitivist genellikle Epikuros'un güvenilmez kestirmesini takip eder ve herkesin bildiği beylik bir tekerlemeyi tekrarlar: "Ben varken ölüm yok, ölüm geldiğinde de ben yok olacağım. Bu yüzden ölümü hiç dert etmiyorum." Şimdi, eğer bizi cenderesi içine çeken maddi ölüm korkusu olmuş olsaydı, ölümümü bilfiil tecrübe edemeyeceğim yeteri kadar doğru ve pozitivistlerin sunduğu teselli de bir o kadar gerçek olurdu. Fakat Jaspers'in gayet haklı olarak üzerinde durduğu gibi, ölümle ilgili korktuğumuz şey en başta daha öte bir varlık umudunun olmaması, yokluğa, hiçliğe, karanlığa gömülme olasılığıdır. Bu tablo karşısında düşünen kişiyi yakalayıp kavrayan korku bir "varoluş endişesi"dir ve bu duygunun biyolojik bir anlamı yoktur. Bu korkuya, varolmama karşısındaki bu derin ürpertiye pozitivistin ne söyleyecek sözü ne önerecek çaresi vardır. O sade­ce "çaresiz umutsuzluğu" bilir.
Sayfa 21 - Say Yayınları
Reklam
51 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.