Film/Manchester by the sea
Başka sinemada bugün “Manchester by the sea” vardı.Zeki Demirkubuzun övdüğü kadar varmış gerçekten.Hem huzursuz oldum duyguların varoluş sancılarına girmeden dümdüz verilmesinden,tepkisizlikten hem de duygulanıp ağladım.Ama başrolün yaşadıklarına feedback yapılınca neden bu kadar tepkisiz ve duygusuz olduğuna hak veriyorsunuz.Hayatını kaybeden abisinin vesayeti üzerine yeğenine bakmak zorunda olan bir adamın hikayesi.Oscar ödüllü bu derin filmi mutlaka izleyin.Ba yıl dım….
Acı üzerine düşünceler...
Herkes olumsuz duyguları deneyimler, acı da bunlardan biridir. Acı, insana kendini ve konumunu sorgulatır, anlam arayışına iter. Acı, varoluşsal bir kaygı yaratır. Günümüzde bu durum medyanın etkisiyle başka bir hale dönüşmüştür. Amaç aynı olsa da bu sorgulama şekilleri farklılık göstermektedir. Ben bu saatte bu yazıyı yazarken amacım neydi? Ne
Reklam
Çok düşünmek baş ağrısı yaptığından uyku tutmadı hissettiklerimi yazıp rahatlamayı deneyeyim dedim. Bugünlerde küçük bir şeyin etkisiyle kabuğuma çekildim, kaç gündür odamdakilerden uzak hissediyorum, dışarda da pek farklı sayılmaz az konuşuyor, asık suratlı olmayı sevmediğim için bazen küçük şakalara bile gülüyordum. Ama benzetme yapacak olursam
”Cennet annelerin ayakları altındadır.”
”Cennet annelerin ayakları altındadır.” Dünyaya yeni gelen bebekler bir Fıtrat üzerine dünyaya gelirler.Fıtrat bir özdür aslında kişide bulunan duygu hamurudur ve tam anlamıyla bir derya denizdir.Bu hamuru hep yanımızda taşırız emeklerken yürürken hatta koşarken bile.Peki bu hamur bizde neden var?Neden her yere giderken yanımızda taşıyoruz?Bize
D.A.Ç
insan olmanın her zaman için kendinden başka bir şeye, ya da bir insana-gerçekleştirilecek bir anlama, karşılaşılacak bir insana, hizmet edilecek bir davaya, ya da sevilecek bir insana- yönelmek olduğu yolundaki antik ant- ropolojik gerçeğini anlıyorum İnsan, sadece varoluşundaki bu kendini aşmayı gerçekleştirdiği zaman gerçekten insan, ya da
Herkes gibi..
insanların çoğu kendi gerçek varlıklarına yönelerek yaşamazlar, bundan kaçıp kitle içinde saklanırlar ve kaybolurlar. Kendine yönelip yaşayan bir insan kendi gerçekliği, kendine özgü oluşu içinde yaşar; bundan kaçan insansa kendinin olmayan bir tutum içinde bulunur.. Böylece insanlar kendilerini günübirlik-yaşamın sıradan kaygıları içine gömerek kendilerinde verili olan sonlu varlık olma özelliklerini görmezden gelirler. Herkes gibi giyinir, herkes gibi güler, herkes gibi ağlarlar. Böylesi bir varoluş biçimini “herkesin herkesleşmesi” olarak adlandırabiliriz.. Herkesin herkesleştiği günübirlik yaşamda, ne zaman ki kendi olanaklarının farkına varır ve kendi üzerine bir anlama sağlar, o zaman kendi “otantik” varoluşuna mazhar olur. Böylece önünde hazır bulunan nesneler dünyasından benliğinin kendiliğine doğru yönelir..
Reklam
243 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.