Mel'un itrail'in hedefleri bilhassa İslam dünyasına karşı global ve külli şeytani olmakla beraber, kan içmek ve kan akıtmak fıtratında olan bu necis mahluklarla bugün mücadele eden Müslüman kardeşlerimiz aslında hakikatte sadece kendi coğrafyaları için mücadele etmiyorlar adeta orada tampon bölge konumunda o necis kafirlerle mücadele ediyorlar o mel'un necis mahlukların epey güçlerini kırdılar ve yıprattılar! Bugün büyük Deccal çıkmıştır ve Yahudi Mel'unlar severek taraftarıdırlar.Hedeflerinde bütün şeytani emellerine ters orantılı ve zıt olan
İSLAMİYETİ yok etmek var! Bilhassa Ehli sünnetin kalesi olan bu vatan Müslümanları var! İçimizdeki Mel'un Yahudinin sadık destekçileri yerli dediğimiz gavurlardır. Bunlar hiçbir mezhebin, etnik kökenin herhangi bir maskenin altına sığınamazlar halis muhlis Bu Vatanın insanı Müslüman düşmanıdırlar. Buna kendilerine tevhitçi süsü veren müfritlerde dahildir!..
Atsız Ameliyat Oluyor (Ocak Sonu-1967)
Eylül 1966 ile Nisan 1967 sayıları arasındaki Ötüken'de Atsız'ın yazıları yoktur. Her ay dergiye bir, hatta bazen iki yazı yazan Atsız'ın uzun süre yazısının olmayışı dikkat çekicidir. Bunun sebebi büyük bir ihtimalle rahatsızlığıdır. Refet Körüklü'ye yazdığı 15 Şubat 1967 tarihli
Türkçüler Hazırlık İçinde: Türkeş ve Arkadaşları Ne Yapacak? Millî Yol'un ilk sayılarında Atsız'ın yazısının bulunmayışı, buna karşılık Orkun'un ilk sayısında bir yazısının yer alması, Altan Deliorman'ı "Acaba Atsız, Millî Yol'a biraz buruk mu?” diye düşündürtür. Deliorman, "Kendisine niçin yazmadığını sorduğum
Numan Esin, sosyalist gazetecilerden Müşerref Hekimoğlu ile ilişki kurmuş ve Madrid'de sürgünde iken, onun vasıtasıyla Yön'e yazı yazmıştı. Daha önce de onun sosyalistlerle ilişkilerini gözlemlemiş olan Türkçüler bu durum karşısında sessiz kalmamışlar ve gerekli uyarıyı yapmışlardı. İsmet Tümtürk'ün kaleme aldığı yazı, “14′ler, topyekûn, 14′ler pek çok kimsenin büyük ümitler bağladığı bir topluluktur." cümlesiyle başlıyor. Bu cümle Türkçülerin 14'lerden çok şey beklediğini gösterir. "14'lerin hepsi karakterce sağlam değildir... 14'ler arasında Türkeş'in karakteri sağlamdır.” ifadeleri, ümitlerin daha çok Türkeş'e bağlandığını göstermektedir. Numan Esin'in Yön'deki yazısını tahlil eden ve onun solcularla temaslarını anlatan yazı, "Bir fikir yolunda gitmek başka şey, şahsî dostluk ve ahbaplık başka şeydir. Türkçülük, karakteri icabı sert olmaya mecburdur. Gerekirse, Numan Esin'den bin kere daha mühim olan şahsiyetleri de fırlatıp atabilir... O artık bizim için mevcut değildir." cümleleriyle bitiyor (Millî Yol 22 Haziran 1962: 7-12). Bu yazıya rağmen Numan Esin 1965 seçimlerinde CKMP'den milletvekili adayı olacak ve 1967'ye kadar Türkeş'in Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürütecektir. Daha sonra milliyetçilerle yollarını tamamen ayıracak ve 1974-1978 yılları arasında yönettiği Vatan gazetesinde sosyalist yayın yapacaktır.
Bu kitap hakkında buraya ne yazsam az kalır. Böyle bir kitabın bir Türk yazar tarafından yazılmış olması beni gururlandırdı. Kitapta bence gizli kalmış ya da pek bilinmeyen bir tarih bilgisi, harika bir aşk hikayesi, milli mücadele için canını feda etmiş ya da etmeye hazır vatan evlatları ve büyüleyici bir yazım var. Kitap hiç bitmesin istedim hatta bir ara okumayı bıraktım. Lütfen bu yorumu gören herkes okusun ve etrafındakilere okutsun
AgafyaErtürk Akşun · Destek Yayınları · 2014817 okunma
Fedayla geri gelir vatan
Menekşelerin büyük sevinci
Hanende müjdeyi verir.
Yığılı başlar halkı size taşır
Meşalelerle
Güller ve dostluk ve kalenin
Yüksek surları
Devrimcilerin meşalesiyle kızarır
Ve mücadelenin düzeninden
Biriken ve ayaklananla...
Kurt gibi acıkmış, hayvan gibi kudurmuş Balkan milletleri zavallı vatanımıza senelerden beri kabaran iştahlarını bastırmak için saldırmağa hazırlanıyorlar. Aralarındaki o kalkmaz nifak artık kalkmış kolumuzu budumuzu yemek için hepsi birleşmişti. Anadolu'dan vatan müdafaasına kızlarımızın, annemizin, ihtiyar babalarımızın muhafazasına koşanlar, millet namusunu düşman ayakları altında bırakmağa azmedenlerle İstanbul sokakları insan nehri hâlinde akmağa başlamıştı. Herkesin vazife başına çağrıldığı bu hengâmede ben de, can verip namus vermemek için dövüşerek yara yemiş yiğitlere bakmak vazifesi ile mükellef oldum. Haydarpaşa Tıb Fakültesi Hastanesi'ne tayin olundum. Uhdeme verilen bu vazifede gelecek bütün hastalara nezaret etmek ve yetiştiğim kadar ameliyyat-ı cerrahiyye yapmak hizmetim idi.
- Dr. Rıza Nur
Ey zavallı vatanım
Neden böyle ağlıyor
Neden midir, çünkü ona
Evlatları bakmıyor
- Bakmaz isem ben sana
Haram olsun Türklük bana
İşte ana gidiyoruz
Vatan için ölmeye
Gidiyorum öleceğim
Dönmeyeceğim geriye
Bana: «Siyasî neşriyyat yapmağa galiba korkuyorsunuz» diye yazan zata derim ki vatan ve millet hizmeti yolunda İkinci Abdülhamid zamanında mimli olup evi birkaç kere taharri edilen, İttihadcılar tarafından divan-ı harbe verilen, iki defa habsedilen, aç bırakmak için kliniğinin kapısına polis konup hastaları içeri girmekten menedilen, nihayet hudud hâricine tardedilen, İtilafçılar tarafından idama mahkûm edilen, muhtelif zamanlarda hayatına suikasdler yapılan, gurbette on bir yıldır yaşayan, ecel daha on bir yıl aman verirse veya bir kazaya uğramazsa bu müddette de kalmağa karar veren, maddî manevî dermanı olan, mevki, para ve hiçbir şey istemeyen, vatan ve millet uğrunda otuz beş yıldır her belaya giren, her cefayı çeken, canı birkaç defa bedavaya kalan, yaşamaktan artık bir lezzet bulmayan adamda hele bu yaştan sonra korku olur mu? Böyle bir cisimde korkuya bir mm. murabbaı bile yer kalmamıştır. Bu zat bu sözüyle bizi tahrik etmek istemiş olacak.
Bu güne kadar böyle yaşadık. Bundan sonrası bilinmez. Her şey hâline göre değişir. Ezelî, ebedî kanun böyledir.
- Dr. Rıza Nur Tanrıdağ