Halk toplulukları okuma haklarını almak için otoriteleri zorlarlar. Bizde de zorladılar. Ve bunun sonucu olarak Köy Enstitüleri kuruldu. Köy Enstitülerinin kuruluşu vatanda görülmedik bir iş oldu. Toprağın yüzü güldü. Vatan sathı canlandı. Cıvıl cıvıl. Yüzlerce binlerce toprak çocuğu Enstitülere geldiler akın akın. Kendi okullarını kendi elceğizleriyle kurdular. Beş yıl içinde yüzlerce inanmış toprak adamı bilgilerle, zanaatlarla köylerine geri döndüler. Bu inanmış toprak adamlarıyla kara güç arasında zorlu bir dövüş başladı. İftiralara kurban gidenler, vurulup öldürülenler oldu. Ama onlar yürüdüler. Bir ışık gibi yurdu bir uçtan bir uca sarıyorlardı ki… Karşılarına aşılmaz bir duvar çıktı ve her şey tersine döndü. Artık ağzına ve akla ne kötülük gelirse onlara yakıştırılıyordu. Vatan hiyanetliği karasını bile sürdüler onlara. Sonra ne oldu. Köy Enstitüleri yön değiştirdi. Köy Öğretmen Okulları oldu. Bundan ne değişti diyeceksiniz. Her şey değişti. Eskiden yalnız köy çocukları alınırdı Enstitülere, şimdi şehirliler de alınıyor. Ben söyleyim de siz anlayın, şimdi Öğretmen Okullarına, yüzdeye vurursak daha çok şehir çocukları giriyor. Başka değişen ne mi var? Bütün program değiştirildi. Köylerine dönenler eskiden, ellerinde köylünün işine yarar bir zanaatla gidiyorlar, yaralarına merhem oluyorlardı. Şimdi efendi efendi, elini ılıktan soğuğa vurmamışlar gidiyor köye. Eskiden kızlar vardı okullarda. Şimdi kızlar için bunlar yasak! Eskiden daha çok öğrenci giriyor, daha çok mezun oluyorlardı. Yani açıkçası bu Köy Öğretmen Okulları o Köy Enstitüleri değil.
Halk toplulukları okuma haklarını almak için otoriteleri zorlarlar. Bizde de zorladılar. Ve bunun sonucu olarak Köy Enstitüleri kuruldu. Köy Enstitülerinin kuruluşu vatanda görülmedik bir iş oldu. Toprağın yüzü güldü. Vatan sathı canlandı. Cıvıl cıvıl. Yüzlerce binlerce toprak çocuğu Enstitülere geldiler akın akın. Kendi okullarını kendi elceğizleriyle kurdular. Beş yıl içinde yüzlerce inanmış toprak adamı bilgilerle, zanaatlarla köylerine geri döndüler. Bu inanmış toprak adamlarıyla kara güç arasında zorlu bir dövüş başladı. İftiralara kurban gidenler, vurulup öldürülenler oldu. Ama onlar yürüdüler. Bir ışık gibi yurdu bir uçtan bir uca sarıyorlardı ki… Karşılarına aşılmaz bir duvar çıktı ve her şey tersine döndü. Artık ağzına ve akla ne kötülük gelirse onlara yakıştırılıyordu. Vatan hiyanetliği karasını bile sürdüler onlara.
Reklam
Bir solukta anlaşılır gibi.. :)
İnsanlık tarihi boyunca, toplumların yaşamlarında; beylik demagoglar, zamane uşakları, saray soytanlarıları ve sirk cüceleri, hecin devesi gibi yol alanlar, söylenenleri yapan adamlar, tipik mandacılar, sömürge psikolojisiyle yaşayanlar, idarecinin en kötüsüne talimli olanlar, korkaklıklarını gizledikleri için "kapalı ağza armut
Sayfa 78
Aşağılık: Siyonist lider ve hâlâ o köpeğin izinden gidenler...
Fakat Avrupa'dan göç eden Aşkenazi Yahudileri için aynı şey söylenemezdi. Dışardan gelip misafir konumunda olmalarına rağmen ev sahibi Filistinli Arapların varlığından rahatsız oldular. Herzl'in şu ifadesi bu durumu gayet iyi açıklamaktadır: "Size, milletsiz bir vatan vermeye söz veriyorum".
Sayfa 77 - Nev Y.Kitabı okudu
Vatan Gazetesi (1884)
Gazete göçün meydana getirdiği tahribatı örneklemek için ise ilk göç dalgasında nüfusunu büyük ölçüde kaybeden şehirlere dikkat çekiyordu: İşte size ibretlik bir örnek Trebin (Trebinje), Ehlüne ve Tsazin (Cazin) kazalarıdır. Çok iyi bilirsiniz ki birkaç sene öncesine kadar bu kazalar İslam nüfusunun yoğunluğu ile parlak memleketler; içinde yaşayan Müslümanlar da nüfuzlu ve itibarlı adamlar idiler. Bir kimse Ehlüne ve Trebin hakkında söz açacak olsa, ilk sözü oradaki Müslümanların zenginlik, servet ve itibarlarına dair olurdu. Bugün o yerlerlerin hallerine bakınız ve ibret alınız. Nerede o eski parlaklık, nerede o zenginlik ve şöhret? Orada Müslümanların adı okunmuyor. Nasıl okunsun, göze çarpacak Müslüman kalmadı ki. Peki gidenler iyi mi yaptılar? Hem kendilerine hem memlekette bıraktıkları din kardeşlerine kötülük ettiler. Onlar mal mülklerini yok pahasına satıp dünyanın her tarafına dağıldılar. Birçoğunun elinde avucunda bir şey kalmayıp her türlü sefalete düçar oldular. Geride kalanları ise üzüntü ve karamsarlık içinde bıraktılar. Bu haller devam ederse en nihayet Bosna'da İslam varlığını yerinden sarsacak ve belki temelinden yıkacaktır..
Sayfa 58 - Yeditepe YayıneviKitabı okudu
"Vatanımızın bu tarihi köşesinde, mukaddesatına ve şanlı mazisine bağlı köylü vatandaşlarım! Huzur ve hürriyet dolu havasından milli ruhumuzu doldur­duğumuz bu topraklar üzerinde vekarla ve vazife aşkıyla yaşamakta olduğunuzdan şüphem yoktur. Tarihin Türk'e suratını astığı ve hayat ufuklarını kararttığı bir günde bu korkunç karanlıktan faydalanarak, medeniyelin mana ve meziyetlerini unutup da, namertçe gazabını üzerimize yağdırmaya koyulanlara nasıl bir ders vermişsek, bugün de aynı mukaddes topraklar üzerinde medeniyetin nurlu ufuk­larına doğru hızla ilerlememiz elimizdedir ve bizler bunu yapacağız. İnsaniyeti, ihtiraslarına ve küflü ideolojilerine kurban etmek isteyenler ve maddenin, menfaatin iğrenç merdivenlerine tırmanmak için mert ve şerefli bir milletin kanını içmek isteyen­ler nasıl hayal sükutuna uğramışlarsa, cehalet ve gerilik de yılmaz azmimiz önünde elbette dize geleceklerdir. Bizim en kutsal görevimiz hep vatan olacaktır. En büyük gayemiz, vatanı omuzlarımızda yükseltmek ve hür, mutlu bir vatan haline getirmektir. Biz, vatanımız üstünde milletimize ve hür insanlığa şerefle hizmet ettiğimiz sürece, sizler huzur ve mutluluk içinde çalışın, uykunuzu rahat uyuyun... İnsanlığı ve medeniyeti, düştüğü vahşet uçurumundan kur­taracak olan daima bizleriz..."
Reklam
33 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.