Kanuni Sultan Süleyman, rüyasında Resulullah Efendimiz'i(Sallallâhu aleyhi vesellem) görür. Sultan Süleyman, Peygamber Efendimiz'i takip ederek bugün Süleymaniye'nin inşa edilmiş olduğu yaklaşık yetmiş dönümlük arazinin bulunduğu çok güzel manzaralı tepeye gelirler. Bu tepe, hem Haliç'i hem de Boğaziçi'ni mükemmel bir açıdan görür.
Peygamber Efendimiz, Sultan Süleyman'a; "Mihrabı buraya, minberi buraya olsun" der.
Kanuni Sultan Süleyman kutlu rüyadan uyanır, şükürler eder.
Mimar Sinan'ı çağırtır. Hiçbir açıklama yapmadan büyük bir heyecan ile rüyada gördüğü yere götürür:
"Buraya bir cami bir de külliye yapacağız." diye sözlerine Kanuni Sultan Süleyman'ın müthiş rüyası başladığında, Mimar Sinan söze karışır:
"Sultanım, mihrabı burada, minberi burada olsun..."
Sultan Süleyman şaşırır: Sinan sen bu işten haberli gibisin." der. Mimar Sinan cevap verir: " Sultanım dünkü rüyanızda ben de bir adım gerinizden geliyor idim..."
IV. Mehmet'in eşi Rabia Gülnuş Valide Sultan, İstanbul'da bir gezintiye çıkar. Bir ara Unkapanı Köprüsü'nün karşı ucundaki Azapkapı'ya da uğrar. Orada sevimli ve bir o kadarda tatlı bir kızcağızın oturmuş, gözyaşı döktüğünü görür. Yaklaşır, bakar ki çocuğun önünde kırılmış bir testi var. Şefkatle seslenir: "Yavrucuğum niçin ağlıyorsun, boşuna
Osmanlı'yı tanımayanlar ona diyorlar ki; -Neden bu kadar huzursuzsun? Onların 3 katı askerin var. Rüzgârı da arkadan alacağını kesin. Gemilerin de yüksek bordalı. Onları duman edersin.
Andrea Dorya;
-Beni düşündüren bir husus var. Onlar Osmanlı, ölüme koşuyorlar, bunu anlayamıyorum. Şehit olmak diye bir şeyden bahsediyorlar. Herkes savaşta ölmeye koşuyor. Bizim aramızda böyle insanlar yok.
Savaş başlıyor. Sabahleyin rüzgarı arkadan alan Andrea Dorya'nın donanması, Osmanlı donanmasını perişan ediyor. Çok şehit veriyoruz; ama öğleden sonra herşey değişiyor. Bu sefer Osmanlı donanması rüzgarı arkadan almaya başlıyor ve ortalık kararana kadar Andrea Dorya'nın işi bitiriliyor. Osmanlı donanması galip geliyor.
Tunus'a giren Haçlı ordusu Barbaros'u ele geçirememenin öfkesiyle şehri günlerce yağma ederek 30.000 Tunuslu'yu katletti, 10.000 kadın ve çocuğu da esir aldı. Camiler, medreseler, türbeler tahrip edildi. Saraylar yağmalandı. Kütüphanelerdeki on binlerce el yazması kitap yakıldı. En nadir sanat eserleri yok edildi. Barbaros'un 1 yıl önce fethettiği Tunus çevresi İspanyollar'ın himayesinde, yine Hafsiler'in eline düşerken, ülkenin güneyi ve bütün doğu kıyıları ise hâlâ Barbaros'un elinde bulunmaktaydı.
Selamün aleyküm hayırhah dostlarım. Zaman sıkıntısından dolayı seriye bağlayıp paylaştığım alıntılara rağmen en fazla okunacaklar listesine alındığını gördüğüm kitabım bu muazzam kitap oldu. Ağabeyimin öğretmenlik yaptığı sıralarda 1500'e yaklaşan kitap yığınının içinde bulmuştum. Her kitaba zaman ayırmaya maalesef ki ömür vefa ermeyeceğinden
Okullarda geçiştirme tarih ile kalmayıp araştırma yaparak şanlı şerefli tarihimizi araştırıp okumamız ve bir çok dersleri üzerimize alıp hayatımıza uygulamamız lazım. Akıcı, güzel ve faydalı buldum, yazılan konuları başka kaynaklar ilede araştırıp doğruladım kendimce. Tarihimizi bilmemiz lazım 100 yıllık devlet değiliz milattan önceye gelen soyumuz var...
Kitap olay ve tarih örgüleri bakımından çok fazla yanlışa sahip.Kitap kelime hataları ve tarihi hatalarla dolu.Maalesef bu konu hakkında kitap okumak isteyen arkadaşların farklı kaynaklara yönelmesini tavsiye ederim.