Edmond iyi çocuktu ama fena bir kusuru vardı. İnsanlara fazla güveniyordu. Sırf seviyor diye onları tanıdığını zannediyordu. Eğer geriye dönüp söyleyebilsem söylerdim. Edmond derdim, her ihanet sevgiyle başlar.
Vay anam vay!
Ben böyle roman okumadım kardaş. Böylesine güzel betimlemeylen, bu kadar güzel içine alan cümleleriylen hikâyesini yaşattıran, hissettirebilen bir roman okumadım. Hele romanı bitirdikten sonra yüzümü yudum da öyle kendime geldim, birçok sayfasında duygularımlan yaşadım da okudum işte. İpil ipil ışık gibi parlıyor kitabın cümleleri,
Yeni doğan her çocuk, tanrının insandan umudunu kesmediğinin kanıtıdır diyen yazarımızın bu düşüncesine paralel olarak; her çocuk insanlığın kurtuluşu için yeni bir umuttur diye düşünürüm çoğu zaman. Hal böyleyken biz yetişkinler içimizdeki çocuğu ya öldürürüz ya da ruhumuzdaki odalardan birine kilitleyerek, onu orada tutuklu bırakırız.
Dikkat! Kitap içerisinde bize sunulan fikirlerden bahsetmiş bulundum. Bunu spoiler olarak değerlendirenler olabilir. Bu yüzden uyarıda bulunuyorum.
Barış Özcan ağabeyimizin tavsiye ettiği bu kitabı okumuş bulundum.
İnsanın 'sadece makine' olduğunu savunan yaşlı amcamız ile genç arkadaşımızın diyalog savaşı ile karşılaştım kitapta. İlk sayfasını
Çaresizlik ne zaman başlar? Umudun tükendiği yerde mi yoksa hem umudu görüp umutsuzluğun pençesine düşüldüğü zaman mı?
Her şeyi yaptırır insana çaresizlik. Özellikle bu çaresizlik kolektif bir özellikte ise vay o toplumun haline.
Çaresizlik derdine düşünce insan en ufak düşünceden umut bekler, başkasına muhtaç olup boyunda eğer, mahcup da olur, belki cinayette işler. Aşk hırslar; çıkarlar, aşağılanmalar. Bunların hepsi bir yerde toplanınca ortaya nasıl bir çaresizlik çıkıyor ya da sadece çaresizlik mi doğuyor? Hayır çaresizlik onca yaşanan şeyin sadece temelini oluşturuyor böyle durumlarda. İşte okurken size bunları düşündürecek belki cevaplandıracak bu kitabında Yaşar Kemal.
"Az ölçüde alınan bir uyuşturucu madde gibi bir parça hayal de iyi şeydir. Bu, çalışan zekanın, bazen oldukça sert ateşlerini uyuşturan, beynin içinde saf düşüncenin sert kıyılarını düzelten, şurada, burada boşlukları, aralıkları dolduran bütünleri birleştiren, düşüncelerin köşelerini hafifleştiren, gevşek serin bir buhar yaratır. Yalnız aşırı hayal batırır boğar. Bütün bütün düşünceden ayrılıp kendini hayale kaptıran fikir işçisinin vay haline ! Kolayca kurtulabileceğini sanır, sonun da hepsinin aynı şey olduğunu söyler. Hata ! düşünce zekanın çalışmasıdır, hayal zevkin işidir. Hayali düşüncenin yerine koymak zehri besinle karıştırmak demektir. ! "