Eski bir şehirde, tozlu bir kütüphanede, köşede unutulmuş bir kitap yatmaktadır. Bu kitap, sayfalarını açtığınızda sizi bambaşka bir dünyaya, yasak bir aşkın ve yalnız bir ruhun hikayesine götürecektir.
Kahramanımız, toplumun kurallarına sığmayan, ruhu özgürlüğe kanat çırpan bir adamdır. Yalnızlığı kaderi olmuş, hayatta bir anlam arayışındadır.
Dostluk denen sevgi biçimi kuşlar arasında da bulunuyor görünmektedir çünkü bazıları, tıpkı grup halinde yaşayan bıyıklı baştankaralar ve ya Asya Paradoxornisi gibi, yoldaşlarından kolay kolay vazgeçmez.
"(...) Babası çok sert müdahale eder fakat çocuk uzun süre inadından vazgeçmez, istediği bir şey olmadığında söz dinlemez. Yine de nihayetinde isyan etmekten vazgeçer ve tek kelime etmeden ya bir köşeye çekilir ya da tuvalete kapanır; orada kendi öfkesiyle savaşır." (C. – P Janz 1978 s. 48)
Biyograf için bu "hesaplaşma" ne anlama gelmiş olursa olsun, "tuvalette" bastırıp öldürdüğü duygular filozofun son eserlerinde açıkça görülür.
Bazı kişiler, buz kesen kış aylarında uyumak için kalbini durdurabilen orman kurbağasına benzer. Hüsrana uğrayan bir aşkın ardından sevmeyi bırakır, yeniden acı çekme korkusuyla artık bağlanmak istemezler. Oysa kuşların kalbi, asla atmaktan vazgeçmez.
Akıllı insan kime güveneceğini temkinli bir arayışla keşfeder, ama iki şeyden vazgeçmez: Güveneceği insanlarla birlikte olmak ve güvenilecek bir insan olmak.