Elbette insana en lâzım iş, en mühim vazife; o Bâki'ye karşı alâka peyda etmektir ve esmasına yapışmaktır. Çünki Bâki yoluna sarfolunan herşey, bir nevi bekaya mazhar olur.
“Vatanın müdafaasına ait fiili vazifelerden daha ehemmiyetli bir vazife olamaz. Arkadaşlarım muharebe cephelerinde ateş hatlarında bulunurken ben Sofya’da ateşemiliterlik yapamam.”
Sayfa 11 - AtatürkKitabı okudu
Reklam
Ekmeğe Dair Birkaç Söz
Özellikle küçükken yer sofrasında yemek yerken ekmeği yere koyma gafletinde bulunduk mu bunu fark eder etmez telaşlanır, ekmeği alıp öperek alnımıza kor ve sofraya geri koyardık. Bu telaş suni değildi ki tam aksine kısa süreli bir nedameti doğururdu. Bunu biz büyüklerimizden görmüştük, ekmek nimetti, ve bir şeye nimet denildi ise o azizdi. Nimet Allah'ın bize lütfettiği şey idi. Ona nankörlük Allah'a nankörlüğe dönüşmüştü. Şimdi bizim neslimiz masada yemek yemeğe devam eder (yer sofrasında bir ayağımızı yukarı dikerek midemize baskı yapışımızı ve az yeyişimizi hatırlayın) ve İslâm ahlakını burada da tebarüz ettirmez ise sonraki nesiller nankörlüğü normal addedecek, ekmeğe kıymet verene şaşkın gözlerle bakacaklar. Üzerimize düşen vazife büyük, önce kendi ailemizde sonra dost çevremizde halka halka diriltmemiz gereken sünnete içkin kültür anlayışımız var. Modernistlerin ve entelektüellerin taşrayı aşağılamasına bakmayın, onlar arada kalmışlıklarının üstünü örtmek derdindeler. Batının düşük gayri meşru çocukları mesabesinde zihinleri.
Mevt
Ağırlaşmış olan vazife-i hayattan ve tekâlif-i hayatiyeden âzad edip yüzde doksan dokuz ahbabına kavuşmak için âlem-i berzahta bir visal kapısı olduğundan, en büyük bir nimettir.
Nefs her şeyden aşağı, vazife her şeyden yüksek...
Zira unutturmak için hatırlatmak gerekiyordu ve o da bir ömür biriktirdiklerini kendinden sonra geleceklere anlatmayı vazife bellemişti.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.