"Ama ben Tanrı'ya inanmadığım halde ahlâkî açıdan çöküntüye uğrayabilir miyim?" diye sordu Profesör Andersen kendine. "Çünkü inançsızım ve bu nedenle de ilâhî emre uymam mümkün değil. Ah, ama böyle düşünmemin bir faydası olmuyor." diye iç geçirdi Profesör Andersen. "Zira ahlâkî bir çöküntü içinde olduğumu hissediyorum ve bu duygu geçmiyor bir türlü. Ben Tanrıyı hafife almaktan korkmam ve bunu birilerine anlatacak olsam kimsede şaşkınlık yaratmaz. Bir günah işlemiş olmam meselesi tamamen yabancı bir düşünce benim açımdan. Ahlâkî çöküntü meselesine aklım yatıyor, ancak parmaklarımı şıklatmak ve böylelikle bir katili salıvermek yoluyla nasıl Tanrı'ya karşı bir günah işlemiş oluyorum, işte bunu anlayamıyorum. Bu çok yabancı, çok garip bir şey. Üşüyorum, donuyorum. Evet, ben bir sınırı aştım ve bu sınırı aşarken de Tanrı olarak isimlendirmek zorunda kaldığım bir şeyle karşılaştım. Bu, içimi donduracak kadar yabancı bana."
Sayfa 103 - yapı kredi yayınları