"Öyle miymiş?"... Ne var bu soruda? Belki üstten bir tavır, bir kinaye ya da bir bilmeyen kişinin sancısını belli edişi, bilmediğini öğrenme çabası ya da bir şey bilmesi ama bu bildiğinin ötekilerin bildiklerine uymayışı sonucunda duyduğu şaşkınlık, yabancılık... Hepsini tek hamlede düşündüren bir soru "Öyle miymiş?". Kitabı da
İlksöz: Kasa her zaman kazanır.
Aşk, belki de sevilmekten çok acı çekmeyi sever, ne dersiniz?
Aleksey İvanoviç de böyle düşünmüş olacak ki sevilmekten ziyade acı çekmeyi tercih eder ve öğretmenlik yaptığı ailenin kızı Polina'ya aşık olur. Polina'nın, "dur bakayım belki daha iyisini bulurum ama sen de etrafımda dolan yine de"
Sokak yayınlarından çıkan "Tutku Aşk Ve bir öğretmen " Yılmaz Arıbaş ' ın yeni çıkardığı kitabı ..İmzalı olarak gelen kitabını okuma fırsatım oldu .Sade ve anlaşılır bir dille yazılmış, Anadolu betimlemelerinin bol olduğu bir kitap .Anadolu insanı da sık sık anlatılıyor kitapta.Ben 70 li yıllarla ilgili hikayeleri severim.O yüzden de severek okudum.
Konumuza gelecek olursak,Kemal Eskişehir 'in Mihaliccik kasabasinda doğmuş, ailesi hala orada yaşayan bir tarih öğretmeni. Bursa 'nin Kemalpaşa ilçesine tayini çıkıyor ve daha kasabaya girer girmez otogarda bir kız görüp hayallerine alıyor o kızı..Zamanla kasabaya alışıyor, Afife teyze nin evine kiracı olarak giriyor. O kızın da kim olduğunu buluyor, güzeller güzeli Ayşe.
Ayse yi babası çok zengin ama bir halta yaramayan Selim le nişanlıyor .Bir halta yaramıyor ama zengin ,ne kadar tanıdık bir hikaye değil mi? Maalesef o kadar çok var ki bu Ayselerden etrafımızda. Ayşenin gönlü de öğretmen Kemal e düşüyor. Bir plan yapıp kaçmaya karar veriyorlar ve yaz tatiline girildiği gün İstanbula kaçıyorlar.
Acaba mutlu olabilecekler mi ?
Benim hiç istemediğim bir şekilde bitti ama anlatmayacagım tabi ki ..
Bu sıcak hikayeyi alıp okumanızı tavsiye ediyorum ..
Aşk,sadece Aşk değildir. Onu kutsamak,ruhu da ve bedeninde yaşatmaktır...
Merhaba. İlk incelemem. Çok gerginim. Sebebi bunu ilk defa yapmam değil elbette. İnceleme yapmak için teorik arka plana ihtiyacın olmaması. IG'de ve 1K'de insanların okudukları romanlar hakkında yorum içeren yazılar yazdıklarını, mantıklı bir sebebe oturtma gereği duymadan kitapları beğenip beğenmediklerini söylediklerini
Kitabın ilk başları, dürüst olmak gerekirse, bana göre sıkıcıydı. İnsanları şöyle yapıyoruz, böyle yapıyoruz canımızı mı sıktılar? İnsanların kullandığı suya ver 100 lira zam; çizdiğimiz sınırdan bir gıdım öteye mi gittiler, elektrik'e 200 lira zam ekle filan; yok kafa koparmalar, yok katletmeler, vampirler kurbanın kanını içer, sonra kurtlar
Allah'ım biraz konuşabilir miyim bağışla
Konuşuyorsun sen, duymuyorum ben ah bağışla
Ben de konuştum çok, çoğu boş, boşlukları doldurdum
Yarım kalmış bir çay gibi soğuttum kendimi,
İçime şeker attın, tatlanmadım yine
Seni anlayamadım, tişört yazıları, sokak isimleri,
Plaka harfleri, medet umdum tümünden, bir tıkız idrakle tıkandım,
Yağmurları
Mustafa Kemal Atatürk'ün Söylediği 75 Söz | Atatürk Sözleri ve Anlamları
Cumhuriyetimizin kurucusu, başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk, yaşam şekli ve üstlendiği görevleri gereği çok yönlü bir liderdi. Verdiği demeçler, söylediği sözler, aktardıkları ve daha nicesi hayatın her alanında önemli tavsiye, fikirler ve sözleri içeriyor. Spor,
"Ben yağmuru severim ve hep yağmur altında öpüşmek istemişimdir," diyen Julia, Clay'in gömleği- nin yakasından tutup onu kendine çekti.
"Şimdi bana, o bütün kızları eriten meşhur yağmur altı New York öpücüklerinden birini ver bakalım."
"Memnuniyetle," dedi Clay ve Julia'nın yanaklarını avuçlarının içine alarak onu yumuşak bir şekilde öp- meye başladı. Yağmur bardaktan boşanırcasına yağı- yordu ve Julia öpüşmelerini kesip ıslanmış saçlarını göstererek, "Tamam, artık koşma vakti, çünkü bu on saniye için falan romantikti, ama şimdi ıpıslak bir sıça- na döndüm."
Clay güldü. "Yine de inanılmaz derecede seksisin," diyerek elinden tuttu.
Selçuk Aydemir'in senaristliğini ve yönetmenliğini pek severim. Kardeş Payı, İşler güçler, Çalgı Çengi gibi yapımlarını severek izlemiştim. Kütüphanede bu kitap elime geçince açıp bi hızlıca göz gezdirdim. Önsözünde çocukken Ferhan Şensoy'un kitapları ile tanışıp, bir iki gecede külliyatın büyük bölümünü okuyarak hayran kalıp, büyüyünce ben bundan olucam sözlerini okuyunca kitabı okumaya karar verdim.
Okuyunca da gördüm ki pek akıcı bir dille pek tatlı bir hikaye anlatıyor Selçuk. Yaptığı mizah Ferhan Usta kadar güldürmese de ona yakınsıyor. Zaten kendi de böyle söylüyor, beğenmezseniz beni Ferhan Abi'yi okuyun, neyi becerememişim görün diyor. Hoş Ferhan Şensoy ayrı bir çıta. Onu yakalamak kime nasip olabilir ki?
Ferhan Şensoy'dan ziyade bir Umut Sarıkaya havası yakaladım kitapta. Özellikle Selçuk'un ailesi ile olan diyalogları sürükledi beni o tarafa. Kitaptan alıntılar yapmadım ama keşke o çok güldüğüm yerleri alıntılasaymışım diyorum şimdi. Neyse, şu alıntı özelliğini daha efektif kullanırsam iyi olacak, vesselam.
Ben biraz kitap okumayı ve yüksek şeylerle karşılaşmayı severim. Ama okurken yazarı beğenmişsem, anla tılanlardan hoşlanmışsam hemen o olmak isterim; olurum da. Ağzımda Dostoyevski'nin sara köpüğü de, Nietzsche'nin kekemeliği de, Proust'un sonu gelmez tasvirleri de bulunur. Ama çok sınırlı miktarda bulunur. Bunların güzel olduğu anlaşılır anlaşılmaz, kitap elimden fırlar ve ben artık onu okumaya tahammül edemem. Bir dize bana büyülenme hissi verdiyse ben o dizedeki yürüyen, sırtını kumların kırbaçladığı adam olurum. Büyülenmem hemen kendime yönelir.
Okuduğum, işittiğim her şey benimdir.
Çılgın kalabalıktan uzak!
Bir kitabı neden okuruz ki? Ya kapağı dikkatimizi çeker, ya içeriği ya da bazen ismi. Bu kitapta benim hemen almamı düşündüren fikirse ismiydi. Bana baya güzel farklı olaylar varmış hissi vermişti. Yazar gerçekten işini iyi biliyor betimlemeler olsun ismi olsun kusursuzdu. Ben detaycı ve ince fikirli bir insan olarak okuduğum bir kitapta hep anlatımın daha da belirgin olmasını sevmişimdir. Mesela bir evden bahsedilirken tuğladan yapma bir evdi değilde evin panjurları rengi dışındaki bahçesini bile dikkatlice okumayı severim. Görselciyim ve okuduklarımı da gözümde canladırabilmeyi çok severim. Bu sebepten yazar tam benim isteğime uygun bir kitap yazmış diyebiliriz. Resmedebilecek bir betimleme sunmuş.
Ancak konuya gelecek olursak 3 erkek arasında kalan Bathseba'nın olaylardaki tavrı yaşadıkları biraz olsun sinirimi bozmadı değil. Amcasından kalan büyük bir çiftliğin başına geçmesiyle olaylar başlıyor. Onu çok öncelerden beridir seven çoban Oak' a üzüldüğümden hep haksızlık yaptığını düşünüyorum. Kibirli ve dik başlı hareketler yapmasıyla sonuçta 3 erkeğinde kalbini kırıyor ve sonuç ne olursa olsun en azından güzel bitti.
Tabi benim isimden anladığım bir içerik içinde yoktu Çılgın kalabalıktan uzak bir hayat ve daha güzel bir hikaye okumayı düşünsemde yazarın yazarlığına söz yok harika bir iş çıkarmış. Umduğum gibi olmasa da ben kitabı beğendim okuyacak olanlara tavsiye ediyorum. Thomas hardy ' i
Thomas Hardy ilk okumamdı. Teşekkür ediyorum. Kitapla kalınız.
Bir müslümanı saçma sapan sözlerle, cımbızla çekilmiş, sözün önünü arkasını dahi bilmediği kısımları kopyala yapıştır usûlüyle şirk ile ithâm etmek, haklı çıkmak davasında her şeyi yapabilen insanların âciz, sui niyetli ve câhil olduğunu düşünüyorum. Bir müslümana "o müslüman değildir" demek ne demektir haberiniz var mı? Bu, eğer dediğiniz şey doğru değilse siz dinden çıkarsınız, demektir. Bir söz söylerken Allah'tan korkun yahu! Hadis mi delil istiyorsunuz? Buyrun.
• Ebû Hüreyre"den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Allah şöyle buyurdu: "Kim benim bir velî kuluma (dostuma) düşmanlık ederse, ben de ona harp ilân ederim. Kulum, kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevimli bir şeyle bana yaklaşamaz. Kulum nafile ibadetlerle de bana yaklaşmaya devam eder, ta ki ben onu severim. (Sevince de) artık onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Benden isterse muhakkak ona (istediğini) veririm. Bana sığınırsa muhakkak onu korur ve kollarım..."”
(B6502 Buhârî, Rikâk, 38)
• "Bir mü'mini küfr ile itham eden onu öldürmüş gibi olur." (Buharî, Iman 7; Tirmizî, Iman 16)
• "Bir kimse Müslüman kardeşini tekfir ederse, küfür ikisinden biri üzerine döner."(Müslim, İman 26)
• "Herhangi bir Müslüman diğer bir Müslümanı tekfir ettiğinde o kâfirse kâfirdir, değilse kendisi kâfir olur." (Ebu Davûd, Sünnet 15)