“Şimdi hangi rüzgârda dalgalanıyor saçların ya da güneşin tenini yaktığı bir yerde misin, bilmiyorum sevgilim. Ellerin hâlâ titriyor mu, dudaklarını incitiyor musun dişlerinle veya sinirlenince saçlarını çekiştiriyor musun yine? Bunuda bilmiyorum. Belki bir eli tutmuşsundur, bu sefer bırakmazsın.Ya da biri elini tutarda kanarsın ama kanatırlar seni. Veya yine oyunbozanlığına devam eder, ince kalplere izlerini bırakmışsındır acıyla, bilmiyorum.
Ben eskilerden sen hakkında çok şey, şimdilerden ise hiçbir şey bilmiyorum.
Geçmişten ya da şimdiden, belki de gelecekten bir zamanda; ufak bir tebessümle beni hatırlarsan sevgimin her tanesi sana helaldir. Bilmelisin, bu sevgi benden her bir şey'imi aldı. Ve ben şimdi ne önümü ne de arkamı görüyorum. Bir bilinmezlik ki sardı, gitmiyor. Bir sır gibi sakladı zaman beni içinde, kaldırımlar evim gibi. Yuva denen şeye uzağım, senin bana olan mesafeni bile geride bırakıyor. Kestiremiyorum olan biteni. Bir hayat vermişler de ortalıkta ayyaş gibi dolanıyorum ama herkesten ayığım. Bazen nefes almayı bile unutuyorum da sen aklımın köşesinden bir saniye bile gitmiyorsun. Şarkılar dinliyor, yağmurda dolanıyorum, yazıyorum, çiziyorum. Şarkılar seni anlatıyor, yağmur seni hatırlatıyor, seni yazıyorum, seni çiziyorum. Yap, rahatlatır seni, dedikler her bir şeyde senden bir iz buluyorum. Bir bataklıksın ki senden kaçmak için çırpındıkça sana batıyorum. Öyle bir çıkmaz sokak işte benimkisi.”