İşte benim basıp gitmek isteyişimin sebebi bu. Hep bize doğru yaklaşan bir felaket var ama asla gelmiyor, adresi bir türlü bulamıyor, kapımıza varamıyor. Bizi bekleyen esas bir felaket var ve zavallı hayatlarımız da onun, o çok büyük bütçeli filmin henüz sadece fragmanı. Böyle yaşamaktan yoruldum. İşte bundan gideceğim ben. Buradan. Bu zehirlenmiş topraktan.
Oysa sevgi özgündür. Sevgide herkes ve her şey özgündür. Sevgide ben, ben olmaktan çıkmam. Ben gibiyimdir korkusuzca. Sevgide ben sevilmek için araba almak zorunda kalmam kimseye, ortada bir alışveriş ya da kanıt gösterme ihtiyacı yoktur zira. Sevgide ben beğenilmek için kilo vermem, kendimi onaylıyorumdur zaten. Sevgide ben olmadığım gibi davranmam, sevilmek için davranış geliştirmem çünkü bu ancak kaybetme korkusu ya da tercih edilmeme korkusu yaşayanların bir reaksiyonudur. Sevgide ben korkusuzumdur zaten. Sevgi emek ister, gösteriş değil.
Sayfa 179Kitabı okudu
Reklam
Benim kusurum olmaz mı hiç?Elbette vardı kusurum!Katledilen o Boşnaklar gibi benim de vardı kusurum.Bir kere Müslüman Boşnak’tım.En büyük kusurum bu! Sonra kendi halinde biriydim.Bu da ikinci kusurum!Ve en acısı…en acısı da sahipsiz bir milletin ferdiydim.Bu da üçüncü kusurum!Şimdi söyle bana ,benim kusurum hiç yok mu?…
Sayfa 76 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Hikayem senle başlasın, senle devam etsin demenin başka dili...
Çok çocuğum olmasını isterdim derdi, hepsinin de üs­tü başı yırtık pırtık, kirli paslı olsun. Evi kirletsinler, batırsınlar ve bu çocuklar da Zaur’un çocukları olsun. Sen de, ben de bütün gün onların kirlerini, pisliklerini temizleyelim, kir paslarını yıkayalım, sonra yorulalım. Fakat bütün bunlara rağmen yine de birbirimizi seve­lim. ...
" Garibiz; her yerde, her şeyin içinde ve herkesin ortasında garibiz ... Vatanımız burası sanmayın!.. Ve bu gurbet Allah hasretinden başka hiçbir şey değil... Her şeye ve herkese uzaklığın da aks-i dâvası o, Allah... Yakın olan o,ama biz farkında değiliz."
Sayfa 106 - Büyük Doğu YayınlarıKitabı okudu
Bir Kürte zorla Andımız’ı okutmak ise işin cabasıydı. Güneydoğu'da dağlara, şehir merkezlerine “Ne Mutlu Türküm Diyene!" yazmak ve her sabah Kürt çocuklarına bunları okutmak tamamen gayriislâmî bir uygulamaydı. Hatta Necmeddin Erbakan, 1994'te Bingöl'de mitingte yaptığı konuşmasında şöyle diyordu: “Bu memleketin çocukları asırlarca okula besmeleyle başlardı. Siz geldiniz, “Türk’üm doğruyum çalışkanım!' yaptınız. Sen ‘Türk’üm doğruyum çalışkanım!' dersen, Kürt kardeşim de çıkar, "Ya öyle mi! Ben de Kürdüm daha doğruyum daha çalışkanım.' deme hakkını elde eder. Böylece bu milletin çocuklarını birbirine düşman ettiniz.” demişti. Mitingde yaptığı bu konuşma sebebiyle yargılandı. Sonrasında olay tam da böyle oldu ve Kürt ve Türk'ü birbirine düşman etmeyi başardılar.
Sayfa 277 - Lopus YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.