Ben akli dengesi yerinde bir insan olduğumu sanıyo­rum; insanlar da sağ olsunlar beni aklı başında birisi olarak tanıyorlar. Ama tam anlamıyla aklım başımda mı değil mi doğrusu emin değilim. Belki de deliyimdir. Ya da delilik dü­ zeyinde olmasa da bir tür nevroza yakalanmış olabilirim. Her neyse, bendeniz bu dünya hayatını son derece sıkıcı buluyorum. Yaşamak denen şeyden dayanamayacak kadar sıkılıyorum.
Sayfa 117 - İthaki Yayınları
‘’Ozanlar benden, -erkek- kahramanın karşısında diz çöküp merhamet dilenen bir kadın olarak bahsetti hep; ilaç katarmışım tatlı şaraplarına, büyüleyip domuza çevirirmişim hızlı giden gemilerin tayfasını, baba evini unutturur, sılaya kavuşmalarına müsaade etmezmişim. Ne demeli, kadınlara haddini bildirmek ozanların en sevdiği vakit geçirme biçimidir; yerlerde sürünüp ağlamazsak gerçek bir hikâye olmazmış gibi. . Ama yanılıyorlar, yanılıyorsunuz: Cadılık illa nefret, kıskançlık ya da başka türlü bir kötülükten doğmaz; ben ilk büyümü aşkımdan yapmıştım. . Ben, Helios’un kızı, Aiaie Cadısı Kirke. Hayatım boyunca trajedinin beni bulmasını bekledim. Bulacağından hiç kuşkum yoktu çünkü başkalarının hak ettiğimi düşündüğünden daha fazla arzum, isyanım ve gücüm vardı, yıldırımları üstüne çekecek şeylerdi bunlar. Ve bir gün, artık bu dünyaya dayanamayacağım, diye düşündüm. . Bunun üzerine denizin derinliklerindeki kadim bir tanrı seslendi: Öyleyse çocuğum, başka bir dünya yap.’’
Reklam
Özgürlüğüm, ancak benim kudretim olduğu zaman tamam­lanmış olur. Bu sayede ben sadece özgür bir kişi olmakla kalmı­yorum, aynı zamanda da bir malik oluyorum. Kudret güzel bir şeydir ve pek çok işe yarar: Çünkü "bir avuç dolusu kudretle bir çuval dolusu haktan daha çok iş başarılır." Sizler özgürlük özlemi mi duyuyorsunuz? Ah ahmaklar! Eğer kudreti elinize alsanız , özgürlük kendiliğinden gelir. .
Sayfa 206 - Kaos Yayınları
“Ben kütüphanemi,hayatta olduğu gibi,yazarların milliyetlerine göre düzenlemem.İnsanlara nereli olduklarını sormam.Bilmek istediğim kim olduklarıdır.Tam da bu nedenle onlara ne okumayı sevdiklerini sorarım.”
Sayfa 101 - CorneliaKitabı okudu
Emekçilik bizim onurumuz ve eşitliğimizdir. Bizim saygınlığımız, onurumuz ve özümüz, hepimizin devletin eşit çocukları oluşumuzdan, devlet anamızın hepimizi aynı sevgi ve korunma hakkıyla doğurduğundan değil, hepimizin birbirimiz için varoluşumuzdan kaynaklanır. Bizim eşitliğimiz budur. Bizler, gerek Ben, gerekse Sen ve Siz hepiniz, bir diğeri, diğerleri için faaliyette bulunuyor ya da "çalışıyorsunuz"; yani her birimiz, birer çalışan, birer emekçi olmamız bakımdan eşit sayılırız. Bizim için önemli olan, devlet için varoluşumuz, yani birer vatandaş oluşumuz, dolayısıyla da burjuvaziyi (orta sınıfı) oluşturmamız değildir; -benim ihtiyaçlarımı karşılamak suretiyle kendi ihtiyaçlarını da gideren, yalnızca bu suretle varolan- bir diğerimiz için varolmaktır. Demek ki emekçilik bizim onurumuz ve eşitliğimizdir.
Sayfa 150 - Kaos Yayınları
Kurt kuzuyu yakalamış yiyecek. Ancak bir bahane uydurmak lüzumuda hissetmiyor değil. Kuzuya demiş ki, sen geçen yıl bana küfretmişsin, bunun cezası ölümdür, seni yiyeceğim. Kuzu, beni yemek istediğini biliyorum ama ,yalan demene gerek yok. Çünkü ben geçen yıl daha doğmamıştım der.» Bu kısacık öyküyü PKK merkezi önderlerinden Bedrettin Kavak’ın babası Hüseyin Kavak anlattı. Batmanlı Bedrettin Kavak 12 Eylül 1980’den bu yana tutuklu. Şimdilerde Ceyhan cezaevinde. Kardeşi Gültekin Kavak, «yeni bir örgüt kurabilir» savıyla gözaltına alınmış. Gel gör ki, Gültekin’in bu işlerle arası hiç iyi sayılmaz. O, okulunu bitirmenin peşinde. Sınavını kazandığı parasız yatılı bir okul için kendisinden «temiz» olduğuna ilişkin bir belge istense de Batman Emniyet Müdürlüğü vermez. Gerekçe abisi Bedrettin Kavak’tır tabii. Hüseyin Kavak, emniyet müdürüne çıkarak durumu izah etmeye çalışır ancak hiç bir sonuç alamaz. «Yahu» der bu kez de baba Kavak, «hanım hamile yarın öbür gün doğum yapacak. Bu yeni bebe de mi sizin gazabınızdan kurtulamayacak?» Yanıt, tereddütsüz «evet» olur. Bebenin geleceğinin kurtulması için tek yol vardır, Bedrettin başta olmak üzere tüm ailenin devlet safına geçmesi, «devlete sadık bir yurttaş» olmaları. Doğmamış çocuğu bile «suçlu» ilan edilen Hüseyin Kavak, «bunlar da birşey mi oğul» diyor ve ekliyor «asıl derdimiz Türk Halepçeleri.»
Reklam
Anne-bebek ikilisinde, hiçbir şeyin eksik olmadığı tamlığın yoğunluğu vardır. Anne eğer ortada yoksa her şey eksik demektir ve bu, boșluktur. Bu erken ilişkide anne ile çocuk arasında sınır yoktur, çocuk annenin bedenini kendisininkinin bir uzantısı kabul eder (anne için de bu doğrudur, o da ilişkiyi kaynaşma șeklinde yașar). Dolayısıyla eğer anne "mevcut" değilse, bu, çocuk için, kendisinin bir kısmı eksik kaldığından, bir organının kesilmesidir. Sonuç olarak, dalgın, depresif bir anne (yokluğun bir biçimidir bu) ya da başka yerde "çok meşgul olan, daha önemli" başka șeyleri yapmak için çocuğunu terk eden anne, Anglosakson psikanalistlerin teorileştirdikleri bu "sökülüp alınma"yı ve karşılığında bir "sıkı sıkı yapışmayı" kışkırtma riski taşır. Ayrılık tehdidi ne kadar fazlaysa, sıkı sıkı yapışma da o denli yoğundur; ve bu ne kadar yoğunsa, eksiklik de o kadar telafi edilemezdir. Bu sürekli beklenti, bu ıstrap, duyumsal bir ilişki modeli yaratacaktır. Bu çocuklar yetişkin olduğunda, duyumsal ilişkilerde ben ile õteki arasındaki sınırlarda bir kırılganlıkla, hatta bir sınır yokluğuyla karşılaşırız. Ôtekinin koyduğu en ufak mesafede bu terk edilme yaşantısı, bu sökülüp alınma ve özellikle bu ıstırap hissedilir.
Faust: Bir parçasıyım diyorsun, Gene de bir bütün olarak buradasın? Mefistofeles: Alçakgönüllü bir gerçeği dile getirdim. İnsan, bu küçük budalalık dünyası, Kendini bir bütün olarak görürken: Ben o cüzün cüzüyüm ki, Başlangıçta herşeydi; O karanlığın bir cüzü ki, Kendi için ışığı doğuran; Ve şimdi de bu kibirli ışık, Anası olan gece göklerine, Göz dikmekten vazgeçmiyorsa da, Başarısız kalacaktır, Çünkü istediği kadar çabalasın, Nesnelere yapışmıştır o. Işık nesneden yayılır, Nesneyi güzelleştirir, Nesnelerdir akışını durduran; Dolayısıyla umarım uzun sürmez, Onun nesnelerle birlikte yok oluşu.
Sayfa 8 - Öteki Yayınları Çalışma Odası
“ Bundan sonra birçok devrimler yapacağız. Bunlar arasında kıyafet devrimi de olacaktır. Kadınlarımızın da çarşafını atacağız. Kızlarımızın güzelliği meydana çıkacaktır. Bu güzel yüzlü millete kara çarşaf ve peçe yakışmaz. Ben herkesin karısının ve kızının başını açarken, onlar diyecekler ki, kendisi bekâr, herkesin çarşafını çıkarttı. Bunu dedirtmemek için evlendim. ”
Sayfa 823 - Alfa yayınlarıKitabı okuyor
Her şey hareket halin­dedir ve hiçbir şey sonsuza dek kalmaz. Bu yüzden de "Aynı ır­mağa iki kez giremeyiz". Çünkü ikinci kez ırmağa girdiğimda ben de değişmiş bulunuyorum, ırmak da. -Herakleitos
Reklam
"Kitap okumayı seviyorum, bu beni rahatlatıyor ama sadece okumak da değil, onları tam anlamıyla anlamak istiyorum, her şeyi bilmek istiyorum ben. Yazarları, o kitapları yazdıkları yerleri, yazma sebeplerini, yaşadıkları dönemleri, o dönemlerin şartlarını... Sadece raftan bir kitap almak ve kütüphanemi doldurmak istemiyorum." "Jane Austen'in masasına dokunmak istiyorum mesela, Dante'nin Beatrice ile karşılaştığı o sokaktan geçmek istiyorum. Hemingway'in kendini öldürdüğü o silaha dokunmak istiyorum. Notre Dame Katedrali'nde 'yazgı' kelimesini arayıp parmaklarımı o duvarlarda dolaştırmak istiyorum. Bence insan sırf matematikte başarılı diye tıp okumamalı; evet, benim için çok kolay olurdu ama bende bir insanı iyileştirme güdüsü yok, yolda gördüğüm birini hastaneye götürebilirim ama onun yarasına dokunamam ya da bir başkası sırf çok iyi ezber yapıyor diye hukuk okumamalı, önemli olan vicdan sahibi olması olmalı; meslekler derslerdeki başarıya göre değil, insan ruhuna göre seçilmeli. Ailem benim ruhumda edebiyatın olduğuna inanmıyor çünkü onlar bakarken hiç şiir okumadım, onlar etrafımdayken elimde sadece test kitaplarım vardı, bu biraz da benim suçum, onlara kendimi anlatamadım."
Sayfa 64 - Nazlı Aladağ
“ “Benim burada ne işim var?" diye düşündüğünüz oldu mu hiç? Bir labirentin içindeymişsiniz ve kaybolduğunuzdan eminmişsiniz de, her bir dönemeci kendiniz yarattığınız için bu tamamıyla sizin suçunuzmuş gibi hissettiğiniz? Üstelik dışarı çıkmanızı sağlayacak birçok yol olduğunu da biliyorsunuz çünkü labirentten çıkmayı başarmış, dışarıda gülüşüp oynayan insanların seslerini duyuyorsunuz. Çalı çitlerin arasından arada bir görüyorsunuz onları. Yaprakların arasından gelip geçen şekiller halinde. Öyle mutlu görünüyorlar ki onlara değil, bu işi onlar gibi yapamadığınız İçin kendinize kızgınsınız. Oldu mu hiç? Yoksa bu labirentte kalan bir tek ben miyim? Not: Kedim öldü de.”
Ben insanların tümünün yaralı ve hasta olduklarına inanıyorum. Sanatımın kaynağı da bu her insanda gördüğüm zavallılıkla, delilikle ilgilidir.
Sayfa 153 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Mesela birçok insan, "Ben sevilmeye değerim." cümlesine inanmakta oldukça zorlanır. Bunun se­bebi belki, şimdiye kadar bunun ter­sine inanması, belki de diğer insanlardan sürekli sevilmediği duygu­sunu almasıdır. Afirmasyonların gücümüzü fazla zorlayarak, kendimizden şüphe duymamızı ve istediğimizin tam tersi bir titreşim oluşturmamızı engellemek için bu cümleye adım adım yaklaşmayı deneyebiliriz. "Kendimi seviyorum." ya da " Kendimi her geçen gün biraz daha fazla beğeniyorum." gibi cümleler, içimizde daha kuvvetli hissedebileceğimiz ve herhangi bir karşı koyma uyandırmayan ifadeler olabilir.
Büyük Ayrılık, Alıntı
"Yaşa Mustafa Kemal Paşa.... Yaşa..." Otomobilden indi başkumandan. Üstüne çiçek atan kızların, ellerindeki küçük bayrakları sallayan çocukların ve gözyaşlarını tutamayıp ağlayan yaşlıların içinde ilerledi, merdivenleri tırmandı. Verandaya gelince durdu. Bir anda neşesi kaybolmuştu. Kapını önüne serilmiş örtü dikkatini çekmişti. Sertçe sordu: "Nedir bu?" Orta yaşlı bir hanım öne çıkıp yanıt verdi: "Yunan bayrağı paşa hazretleri ! Yunan Kralı Konstantinos da bu eve geldi... Ve içeri girmeden aynı yere serilen Türk bayrağını çiğneyerek geçti.. Başını kaldırarak çevresine baktı Mustafa Kemal: "O geçmişte hata etmiş. Şimdi ben onun hatasını tekrar edemem. Bir miletin istiklalinin timsali olan bayrak yerlere serilmez ve çiğnenmez! Kaldırınız.."
Sayfa 540 - Doğan KitapKitabı okuyor
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.