“İşim gücüm yokken... Açlıktan ölürken... Şimdi kimsem o zaman da aynı adamdım, insan olarak, sanatçı olarak aynı Martin Eden'dım; o zaman neden yapmadın? Kafamı duvarlara vura vura kendime sorduğum soru buydu. Sadece senin için değil, herkes için sordum. Görüyorsun değil mi, değişmedim ben. Gerçi bana biçilen kıymetteki gözle görülür ve ani artış nedeniyle bu konuda sürekli şüphelerimi gidermem gerekiyor ama değişmedim. Aynı kemiklerin üzerinde aynı ten, ellerimde aynı, ayaklarımda aynı on parmak. Aynı adamım. Ne yeni bir erdem sahibi oldum ne de yeni bir gücüm var. Beynim, eski beyin. Edebiyatta veya felsefede yeni bir fikir ortaya atmadım. Kimse beni istemezken hangi kıymete sahipsem şimdi de öyleyim. Şu anda kafamı en çok kurcalayan şey, beni neden istedikleri. Beni kendim olduğum için istiyor olamazlar çünkü hâlâ eskiden istemedikleri kişiyim. Demek ki beni başka bir şey için, benim dışımda bir şey için, ben olmayan bir şey için istiyorlar! Sana bu şeyin ne olduğunu söyleyeyim mi? Gördüğüm kabuldür bu. Halbuki o kabul ben değilim. İnsanların kafalarındaki bir şey o. Bir de kazandığım ve kazanacağım paralar için istiyorlar. Halbuki o para da ben değilim. Para bankada duran, herkesin cebinde olan bir şey. Sen de mi bunun için, kabul ve para için mi istiyorsun beni?"
Sayfa 457 - Martin EdenKitabı okudu
Ben İsmet Özel, şair, kırk yaşında. Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar ben yaşarken koptu tufan ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kainat her şeyi gördüm içim rahat gök yarıldı, çamura can verildi linç edilmem için artık bütün deliller elde kazandım nefretini fahişelerin lanet ediyor bana bakireler de. Sözlerim var köprüleri geçirmez kimseyi ateşten korumaz kelimelerim kılıçsızım, saygım kalmadı buğday saplarına uçtum ama uçuşum radarlarla izlendi gayret ettim ve sövdüm bu da geçti polis kayıtlarına.
Reklam
HAYATINIZI BİÇİMLENDİREN GÜÇ
Ömrüm boyunca hep bu soruların cevabını aramışımdır. Kesin olarak görebildiğim bir tek şey var, insanlar rastgele yaratıklar değil. Biz her yaptığımızı, bir nedenden ötürü yapıyoruz. Belki o nedeni bilinçli olarak fark etmiyoruz, ama tüm insan davranışlarının gerisinde kesinlikle tek bir güdücü güç var. Bu güç hayatımızın her yönünü etkiliyor, ilişkilerimize de, mali konularımıza da, vücutlarımıza da, beynimize de ulaşıyor. Sizi şu anda bile kontrol etmekte olan, ömrünüzün sonuna kadar da kontrol edecek olan o güç nedir? ACI VE ZEVK! Siz ve ben, yaptığımız her şeyi, ya acıdan kurtulma ihtiyacımızdan ötürü, ya da zevke kavuşma arzumuzdan ötürü yaparız.
Sayfa 60 - Anthony RobbinsKitabı okuyor
Gecenin üçüdür en uygun zaman, bahse girerim düşünün: sabah çok yakın oysa ışıltı yok ortalıkta nerdeyse gece bitmiş ama sürmekte karanlık henüz uyanmış bazıları henüz uyumamış bazıları bazıları uyanmış uykusuna doymadan bazıları uykusuna varmadan doymuş görüyorsunuz ilm-i hilaf ü cedel düzeniyle hayat nasıl da sürüklüyor kendini ve ben bunu kanıtlayabiliyorum şu şair halimle böylece size ey saygıdeğer erbab-i cumhuriyet akıllı ve yetenekli olduğumu kanıtlamış oluyorum sizler de bu derin bilgeliği kavrayarak kendi değerinizi ortaya koymuş oluyorsunuz.
“Ben vedaları sevmem albayım. Hiç gitmesin insanlar. Hele gelmemek üzere giderlerse, çok üzülürüm albayım, dayanamam. Gelmemek üzere gidenler çok sevdiklerim olur genelde. Bir de bir hikaye bırakır ki geride, noksanlığın daniskası içinde. Ölse, öldü dersin, ama ölmez onlar. Ölmesinler de. Ölürlerse bir kere daha üzülürüm. Çünkü koklayamazlar bir
"Farz et ki, iki itfaiyeci küçük bir yangını söndürmek üzere ormana girdiler. Sonra işlerini bitirip bir nehir kenarına vardıklarında birinin yüzü tümüyle siyaha bulanmışken diğerinin yüzü tertemizdir. Sorum şu: Bu ikisinden hangisi yüzünü yıkayacaktır sence?" "Aptalca bir soru bu. Elbette yüzü kirli olan." "Hayır, yüzü kirli olan diğerine bakacak ve kendi yüzünün de onunki gibi temiz olduğunu sanacak. Ve tersine yüzü temiz olan da yüzü kir içinde olan meslektaşını görüp kendi kendine: Ben de kirlenmiş olmalıyım. En iyisi yıkanayım, diyecektir."
Reklam
Ben iyileşmeye inanmıyorum. Her insanın bir takıntısı vardır ya da en azından takıntılı olmaya müsait genleri ve bunlar herhangi bir yerde kendini gösterme dürtüsüyle hareket eder, bu dürtüyü kesip atmak mümkün değildir, kendini boşluğa yansıtma arzusu olan bu aptal dürtü olsa olsa başka yönlere kaydırılabilir.
Ve ben,bir laik olarak sizlere,kilisenin çobanlarına sesleniyorum:Tanrı halkın ruhunda ölmektedir!Bu ölümden daha korkunç ne olabilir ki?Kendinize ,Tanrı’ya ve halkınıza karşı dürüst olmak istiyorsanız suçluları başka yerde aramayın.Her dinin riyakarlarının yapmış ve hala yapıyor oldukları gibi,siz de ne bilimi ne felsefeyi ne de aydınları suçlayın. Kendinizi suçlayın! Kendinizi iyileştirin! Halkınızı nasıl eğiteceğinizi kendiniz öğretin! Tanrı’yı öncelikle kendiniz için içinizde bulun.Sonra da halka Tanrı’nın yolunu gösterin. Tekrar ediyorum,halkın ruhunda Tanrı olmadıkça kurtuluş da olmaz.
Sayfa 37 - Can YayınlarıKitabı okuyor
“Ah, Tanrım,” diye inledi titreyerek. Dudakları yeniden dudaklarımla buluştu. Ardından kulağıma fısıldadı. “Seni seviyorum bebeğim.” inledim ve arzuyla vücudumu onunkine bastırdım. Bu iki kelimeyi duymanın kendimi bu kadar harika hissettirebileceğini hiç düşünmemiştim. “Seni seviyorum Jonas,” dedim inleyerek. Zevkten kıvranıyordum. Bunun
Sayfa 88
"Her şey birkaç saniye süzülmek için," dedi gözlerime bakarak. "Tüm bu katlanış hayata, birkaç saniyelik havada süzülüşler için. Çakılsan da yere birkaç saniye süzülmek için tüm bu katlanış." "Hayat, kâğıttan bir uçak mı senin için?" diye sordum üzgün bir sesle. "Öyle," diye onayladı beni. Eğer sen benim olsaydın Ulaş. Ben seni yere düşme diye hiç atmazdım. Elimde koşturur dururdum ve sen süzülmeyi bırakma diye elimi hiç indirmezdim. Rüzgâr hep kanatlarının altında olurdu. "Bazı çocuklar fırlatmaz uçaklarını," dedim gözlerine bakarak. "Ellerinde bir hayal boyu havada taşır, düşmesine izin vermez."
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.