Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Fakat hepimizin bildiği üzere, beynimizin büyük kısmını işgal eden gelenek, alışkanlık ve göreneğin muazzam ağırlığı, geriye kalan kısımdan çıkabilecek parlak ve yaratıcı fikirlerin üzerine çöker, bu ağırlık arada bir işe yarasa ve serbest kalmaları durumunda bizi yoldan çıkaracak abartılı hayallere gem vursa da, bizi, farkında olmaksızın ışığın geldiği yöne dönen bitkiler gibi, irademizin bilinçsizce yönlendirdiği yana ittikleri de bir gerçektir.
İzmir olayından dolayı İstanbul'a yüzlerce telgraf gönderilmişti. Mal ve bedence her fedakârlığa katlanılacağını bildiren bu telgrafların bazılarına hükümet cevap verdi; hatta silahsız yapılacak mitinglere müsaade bile etti. Ancak Redd-i İlhak cemiyetlerinin halkı silaha sarılmaya davet eden ve İzmir'e doğru harekete geçmeye teşvik ve tahrik eden telgrafları hükümeti korkuttu. Gerçi tecavüze uğrayan yerlerde halkın silaha sarılmasını, açıktan açığa olmasa bile, olumlu karşılamış; harekete geçenleri cezalandırma yoluna gitmemiş; hatta takdir bile etmişti. Fakat yine bu hükümet, ta Van'dan ve Trabzon'dan silahını kaparak İzmir'e doğru yola çıkacak insan gruplarının büyük karışıklıklara sebebiyet vereceğini böyle bir hâlin ise memleketin bütününün işgaline ve bu arada İstanbul'un kaybına sebep olabileceğini düşünüyordu. Bundan dolayıdır ki 16 Haziran 1919'da bütün postanelere bir genelge gönderdi ve Redd-i İlhak Cemiyeti tarafından verilecek telgrafların çekilmemesini emretti.
Sayfa 231Kitabı okudu
Reklam
Eğer insanları evlenmekte tereddüde sevk eden şey bedbaht olmak korkusu ise bende böyle şey yoktu; çünkü hiç bir hareketimin gayesinden tam bir saadet beklemiyordum. Hayattan aldığımız her zevki ona muadil bir ıstırapla ödediğimizi bildiğim için, hiç bir şeyden yüzde yüz saadet ümit etmiyor ve yüzde yüz felâketten korkmuyordum. Bunun ikisi de imkânsızdır. Çünkü ruhî varlığımız hazla kederin muvazenesine istinat eder, işte en büyük adalet ve müsavat! İnsan, çektiği ıstırap nispetinde zevk duyar: Ne kadar acıkırsa yemekten, ne kadar yorulursa dinlenmekten, ne kadar ararsa bulmaktan o derece zevk alır. İhtiyaç ve ıstırapla muvaffakiyet ve saadet arasındaki bu riyazî tenasüp, bütün insanlar arasında tam ve ezelî bir müsavat temin etmiştir. Eğer bir adamın hayatında duyduğu haz ve keder yekûnları hesap edilecek olursa görülecektir ki hiç kimse kimseden daha fazla ne mesut ne de bedbahttır. Hepimiz kahkahalarımızı gözyaşlarımızla ödüyoruz ve bu hususta bir dilenci bir milyarderden farksızdır. Çok gülenin çok ağladığını söyleyen atalar sözü de bize heyecanlarımız arasındaki muvazeneden doğan bu büyük müsavatı bildiriyor. Bunun için muvakkat hazlar ve kederler istisna edilirse insanlar arasında devamlı bir saadet ve felâketten bahsedilmesini bile fazla bulanlardanım. Kararlarım üzerinde mesut olmak ümidi ve bedbaht olmak korkusu tesirini kaybetmişti. Bütün amellerimizin neticeleri arasında ıstırap ve zevk itibariyle ahenk bulunduğuna bir kere daha kaani olduktan sonra, Muallâ Hanıma bu meseleyi doğrudan doğruya açmağa karar verdim.
Şurası unutulmasın ki dünya ve Türkiye için en büyük tehlike siyonizmdir!
Sayfa 87 - İlke kitabevi yayınları, 5. Baskı 2005Kitabı okuyor
Atatürk'ün ankara etnografya müzesindeki geçici kabrine dair..
Atatürk'ün Ankara Etnografya Müzesi'ndeki geçici kabri olan esas nesne o denli minimalisttir ki, herhangi bir şeyi temsil ettiği veya simgelediğine inanmak zordur. Lahit basitçe iki ana parçadan oluşuyordu: Beyaz bir mermer blok ve altı adet elektrikli meşale. Mermer blok, 1 m yüksekliği, 2 m uzunluğu ve 50 cm derinliği olan basit bir dikdörtgen prizmaydı. Üst kısmın etrafındaki yaklaşık 10 cm yüksekliğindeki ufak bir kemer birkaç santimetre içeri girintiliydi; kabrin üzerindeki tek dekorasyon kare kesim ve gelişigüzel eklem yerlerindeydi. Bu soyut nesne, etrafını çevreleyen Etnografya Müzesi'yle onun Osmanlı ve Selçuklu öykünmeli mimari ayrıntıları, resim ve çini süslemeleriyle büyük bir tezat halindeydi. Tıpkı Dolmabahçe Sarayı ve Ankara katafalklarındaki altı meşalenin Kemalizmin altı payandasını simgelemesi gibi, Etnografya Müzesi'ndeki geçici kabirdeki altı adet ince metal direk de, uçlarında elektrik ampulleri ve buzlu camdan abajurlarıyla Kemalizmin altı payandasını simgeliyordu. Bu elektrikli meşaleler yaklaşık 2 m uzunluğundaydı ve kabrin iki kısa kenarına üçer adet düşecek şekilde yerleştirilmişti. Bu meşaleler Dolmabahçe ve Ankara katafalklarındakilerle kıyaslandığında farklılık çarpıcıdır: içinde ateş yanan abartılı büyüklükte, yüksek ve kalın, dikey öğelerken, Etnografya Müzesi'ndeki geçici kabrin meşaleleri, tasarımın bütününde hakim minimalizme uygun olarak, sadece minimal düzeyde ateş, yani elektrikli lamba ışığı yayan son derece ince dikey öğelerdi.
Reklam
Şurası bir gerçek ki yargılanmayan tarih yalan tarihtir.
Sayfa 86 - İlke kitabevi yayınları, 5. Baskı 2005Kitabı okuyor
Kültür farklılıkları
Soğuk savaş sonrasında dünyada halklar arasındaki en büyük ayrılık kültürel değerler olmuştur.
... İç dünyası zengin bir insan, her şeyden önce acı çekmemeye, kendini ihmal etmemeye, dinginliğe ve kendi başına kalmaya yönelecektir, yani sakin, alçakgönüllü ama olabildiğince engellenmemiş bir yaşam arayacaktır ve buna göre, sözümona insanlarla kimi tanışıklıklardan sonra, kendi köşesine çekilmişliği ve hatta, büyük bir kafaysa eğer, yalnızlığı seçecektir.
Sayfa 22
Orhan Pamuk'un Önsözü.
Hatırlama denen şey, -Nabokov'a göre yaratıcı yazarın ve hayal gücünün en büyük silahı şimdiyi geçmişin halesiyle kuşatarak yaşamamızı sağlar. Ama Proust'taki gibi geleceği olmayan, hayat yolculuğu tamamlanmış bir anlatıcının geçmişi hatırlaması değildir bu. Hafıza ve zaman konusundaki ısrarlarından anlayacağımız gibi, şimdinin ve geleceğin, anıların oyunları ve zamanın dalgalanmalarıyla yapıldığını bilen bir yazarın kararlığıdır.
Sayfa 14 - Acımasızlık, Güzellik, Zaman / ÖnsözKitabı okuyor
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.