"Seni hatırladıkça hasta ruhuma ilaç gibi geliyorsun ve senin için acı çekmeme rağmen,senin için acı çekmek bana kolay geliyor."
Sayfa 131
Aşk
Amazon ormanlarında ilk kadın ile ilk erkek birbirlerine merakla baktılar. Bacaklarının arasındaki şeyler garipti. "Seninkini kestiler mi" diye sordu adam. "Hayır" dedi kadın, "ben her zaman böyleydim." Adam kadını yakından inceledi. Kafasını kaşıdı. Orada açık bir yara vardı. "En iyisi tapyoka, muz ya da olgunlaştığında çatlayan meyvelerden yememek" dedi adam. "Ben seni iyileştiririm. Hamağına yatıp dinlen." Kadın onu dinledi. Uslu uslu şifalı bitkilerden çaylar içti, adamın onu merhemlerle ovmasına izin verdi. Adam "merak etme" dediği zaman gülmemek için dişlerini sıkmak zorunda kalıyordu. Bu oyundan hoşlanıyordu kadın, ama bir hamağın üstünde oruç tutmaktan da sıkılmaya başlamıştı. Meyveleri hatırladıkça ağzı sulanıyordu. Bir akşam adam ormanın içindeki açıklıktan koşarak geldi. Heyecanla zıplayarak bağırdı "buldum!" Az önce erkek bir maymunu bir ağacın dalında dişi bir maymunu iyileştirirken görmüştü. Kadına yaklaşarak "işte öyle yapılıyor" dedi adam. Uzun kucaklaşma sona erdiğinde havayı yoğun bir çiçek ve meyve kokusu sardı. Yan yana yatan gövdelerden görülmemiş buğular ve ışıklar çıktı, her şey öyle güzeldi ki güneşler ve tanrılar utançtan öldü.
Reklam
Burayı Herkesin Okuması Lazım ! ! !
Her çocuk güzeldir. Ben de güzel bir çocuktum. Altın sarısı kıvırcık saçlarımla şirin, sevimli bir çocuktum. O günlerden kalan fotoğraflara baktığımda civcive benzediğimi kabul ediyorum. Mahallenin bakkalından tutun da en nemrut teyzesine kadar herkes sevmek, kucağına almak isterdi beni. Tanımadığım insanlar tarafından sevilmeyi, onların kucağında olmayı istemez, karşı koyardım. Annem, “Seviyorlar oğlum işte seni,” derdi. Hatırladıkça hâlâ midem bulanıyor bu ıslak öpücüklerden, ısırmalardan ve kucaklarında olmaktan. Ama gücüm yetmezdi işte.
Sayfa 14 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
Her çocuk güzeldir. Ben de güzel bir çocuktum. Altın sarısı kıvırcık saçlarımla şirin, sevimli bir çocuktum. O günlerden kalan fotoğraflara baktığımda civcive benzediğimi kabul ediyorum. Mahallenin bakkalından tutun da en nemrut teyzesine kadar herkes sevmek, kucağına almak isterdi beni. Tanımadığım insanlar tarafından sevilmeyi, onların kucağında olmayı istemez, karşı koyardım. Annem, “Seviyorlar oğlum işte seni,” derdi. Hatırladıkça hâlâ midem bulanıyor bu ıslak öpücüklerden, ısırmalardan ve kucaklarında olmaktan. Ama gücüm yetmezdi işte.
Kokladı Hikmet Bütün kokular ve bütün sevgili anlar bir gün geri dönecek. "Biz geldik!" diyecekler, "Bundan sonra seni hiç yalnız bırakmayacağız. Bizi hatırladıkça yapayalnız kalıyordun. Artık korkma, geldik işte, seninle birlikteyiz." Sonbaharlar, güneş vuran pencereler, odanın içinde uçuşan tozlar, annesinin dikiş makinesi, kapağı sürgülü tahta kalem kutusu, babaannesinin aldığı 'Mekap' ayakkabılar, anneannesinin evinin bahçesindeki dut ağacı, sobanın üzerinde mandalina kabukları, terastaki sığırcıklar, karman çorman.
''... Bu ilk günleri şimdi hatırladıkça... Sabahleyin kuşlarla beraber uyanır... çiçeklerin, baharların içinde, bin naz ve niyazla kahvaltı ederdik. Sonra ben çalışmaya başlamıştım. Ressam olduğumu öğrendiğin gün benden resmini istedin; benim retlerime karşı zorla, bir cilveyle bütün takımları, bütün araç gereçleri getirtip bana resmini yaptırtıyordun. Ben iddia ederdim ki sende bulduğum güzellikler ifade edilemez; sen bana, maharetime o kadar güveniyordun, aşkımdan o kadar emindin ki mutlaka enfes bir eser yapacağıma yemin ederdin. Arada ya bir kitap alır okurdun yahut beni latifelerinle, hoş sözlerinle meşgul ederdin. Böyle öğleye kadar işle uğraşırdık. Sonra gelen dergilere dalardık. Sen okurdun, ben öğleyin rahatlıkla, Marmara'nın sonsuz dalgalarının inleyişlerine karşı bir uzun kanepeye uzanarak dinlenirdim. Sonra yemeğimizi yerdik. Yemekten sonra kâh musikiyle meşgul olurduk kâh uzun seferlere giderdik. Bellini'nin Somnanbül'ünü hatırlar mısın? Bunu o kadar çok severdim ki çaldıra çaldıra seni de usandırmıştım... ... Hiçbir endişemiz yoktu. Birbirimize asla kırılmazdık, en büyük bulutlar huzurlu semamızı bozacak kadar karanlığa bulaşmış değildi! Bunu da aşkımızın nefesi hemen dağıtır, baharımız yine evvelki letafetiyle devam ederdi...''
Sayfa 24 - Can Yayınları
Reklam
102 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.