Emanetleri ehline vermek müslümanların liderine itaat etmek
Hz peygamber mekkeyi fethettiği gün, Kabe'nin kapısının anahtarlarını elinde bulunduran Osman b. Talha kapıyı kilitlenmiş Kabe'nin üzerine çıkmış ve anahtarları vermeyi reddederek:senin peygamber olduğunu bilseydim onu verirdim "demişti.bunun üzerine Hz Ali (ra) anahtarları zorla alarak kapıyı açtı Hz peygamber içeri girerek iki rekat namaz kıldı. 58 Ayete : nazil oldu Efendimiz Hz aliye anahtarları eski vazifeliye verilmesini ondan özür dilemesini emretti bu olay Osman b talhanin müslüman olmasına sebeb oldu Emanet sahib çıkma böyle bişey
=Yaralasar=
"Kalk ve devam et" "Yaralasar, efendim" "Yarasalar demek istedin herhalde" "Hayır, yaralasar efendim" "Açıkla" "Kolumu kestin vicdansızın oğlu! bari yaraladın, sar ya-ra-la-sar!
Reklam
İbni Ömer (ra)'den Rasulullah Efendimiz şöyle buyurdular: Cuma günü veya cuma gecesi ölen her Müslümanı, Allah kabir azabından korur ( Tergib ve Terhib Hadis kitabı cilt 7 sh 80)
Abdullah ibni Abbas (ra), taatler ve masiyetler için şöyle der: "Taat; yüze güzellik, kalbe nur, bedene kuvvet ve müminlerin kalbinde sahibine sevgi olarak karşılık bulur. Masiyet; yüzde çirkinlik, kalpte karanlık, bedende zayıflık ve müminlerin kalbinde sahibine buğz olarak karşılık bulur."
Sayfa 273Kitabı okudu
Yavuz Sultan Selim ve Şah İsmail arasındaki 1000 altın olayı
Yavuz Sultan Selim, babasının zamanında Trabzon valisi iken bir derviş kıyafetine girip İrana gider; kasdi o memleketin ahvalini gözüyle görmektir. Tebriz şehrinde misafir olduğu handa satranç oynayıp herkesi yenmeğe başlayınca satranç meraklısı Şah İsmaile haber verilir, o da dervişi huzuruna davet eder. Sultan Selim ilk oyunda hatır sayarak yenilir, fakat ikinci oyunda Şaha aman vermeyip mateder. Şah kızar ve elinin tersile dervişin çıplak göğsüne vurarak: - Bre derbeder Aşık! Hiç Şah olanlar mat edilir mi? Edebin yok imiş! der ve Şehzadeye 1000 altın ihsan eder. Derviş huzurdan çıkıp ata bineceği sırada o 1000 altını kesesiyle beraber kimseye göstermeden binek taşının altına saklar.Aradan yıllllar geçip de Yavuz Selim Padişah olduktan ve Şah İsmaili Çaldıranda mağlup ederek Tebriz şehrine girdikten s on ra Şah sarayına gider ve Sekbanbaşı Bal yemez Osman Ağaya: - Osman Ağa!.. Şu kapı eşiğinde Şahın ata bindiği taşın altında kendi elimle konmuş bin altın vardır, helâl maldır, sana hediye ettim! Der. Herkes hayretle bakışır. Osman Ağa taşı kaldırır.. Kesesi çürümüş, bin altın bir kor yığını halinde dururmuş. Balyamez Osman Ağa bu fıkrayı anlatırken hüngür hüngür ağlarmış.. - O zamana kadar bir hikâye sandığımız satranç kıssası meğer hakikat imiş.. dermiş
Reklam
İbrahim et-Teymi (ra) diyor ki: "Rebi' b.Haysem ile yirmi senelik dostluk etmiş birinin bana,Rebi' hakkında, 'Yirmi senelik süre zarfında,onun ağzından ayıplanacak bir söz işitmedim' demiştir." Musa b.Said (ra) anlatıyor: Hz.Hüseyin (ra) şehit edildiği zaman Rebînin dostlarından biri, "Rebî konuşursa bu gün konuşur" diyerek onun yanına gitti.Rebïin kapısına vardı ve Hz.Hüseyin'in şehit edildiği haberini verdi.Rebî başını göğe doğru kaldırarak şu ayeti okudu: "Ey gökleri ve yeri yaratan, gizliyi de aşikârı da bilen Allah! Kullarının arasında, ayrılığa düştükleri şeyin hükmünü ancak sen vereceksin." (Zaimer 39/46) Bundan başka bir şey demedi.
Rebi' b.Haysem (ra) sabah kalktığı zaman yanına bir kağıt kalem alır ve gün içinde söylediği sözleri ona yazarmış.Daha sonra akşam olduğunda onları okuyarak nefsini hesaba çekermiş. İşte,zühd ehli kimselerin ameli böyleydi.Onlar dillerinin boş sözlerle oyalanmaması için son derece titiz davranırlardı.Dünyada nefislerini hesaba çekerlerdi.Her müslüman böyle olmalı ve ahirette hesaba çekilmeden önce dünyada nefsini hesaba çekmelidir.Çünkü dünya hesabı ahiret hesabından daha zahmetsizdir.Dünyada dile hâkim olmak ahirette pişman olmaktan çok daha kolaydır.
Ya'la (ra) anlatıyor: "Zahidlerden Muhammed b.Sûka'nın ziyaretine gittik.Bize, - Size bir şey anlatayım mı? Zira onun bana çok faydası dokundu. Umarım size de fayda sağlar, dedi ve anlatmaya devam etti: - Atâ b.Rebâh (ra) bana şöyle dedi: "Ey kardeşimin oğlu! Sizden öncekiler sözü fazla uzatmayı ve çok konuşmayı çirkin görürlerdi. Onlar okunan bir Kur'an, iyiliği emredip kötülükten sakındırma ve geçimi sağlama için söylenen sözler dışındaki tüm konuşmaları gereksiz ve boş söz sayarlardı. Sonra şöyle devam etti: Yoksa şu ayet-i kerimeyi görmüyor musunuz? "Şunu iyi bilin ki üzerinizde bekçiler var.Değerli yazıcılar var" (İnfitar 82/10-11) "İki melek (insanın) sağında ve solunda oturarak yaptıklarını yazmaktadırlar.İnsan hiçbir söz söylemez ki,yanında gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın." (Kaf 50/17-18) Öyleyse amel defterlerinizin önüne bu meleklerin yazdıklarıyla dolu bir halde açıldığı ve içinde dini veya dünyası namına yararı olan hiçbir şeyin bulunmaması sizi utandırmaz mı?
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.