Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Biri gelir sonra... O kadar iddialıdır ki seni sevmek konusunda, onunla yeniden seversin kendini. Utandırır seni sana. Şimdi vermek zamanıdır kalbini, seni en güzel seven adama. Çünkü kendi çok sevdiklerinin seni hakkıyla sevemediklerini anlamışsındır zamanla. O yüzden sevdiğinle değil seni sevenle yürümeyi iste hayatta. Çok değilse de güzelce ve kararında seveceksindir sen de onu mutlaka. İşte bu ideal bir yoldaşlıktır yaşam yolunda. Peki ya aşk mı ..? O bir kişisel şizofreni, hastalıklı bir sanrı, anlık bir arzu yalnızca. Sevmekse sonsuzdur ve şifadır ruha. G҉  E҉  C҉  E҉ 
Aslında bu dünyaya öyle yavaş yavaş, alışa alışa da girmemişti. Birdenbire içine çekilmişti ve şimdi de tam odasındaydı. Daha dün dışarıda oralarda bir yerlerdeydi.
KORİDOR YAYINCILIK - 183Kitabı okuyor
Reklam
"Ben de sulamıyorum otlarımı kuraksa kurak ve şimdi geç kalışımı da 'ne zaman geciktim?' ile tüketiyorum."
Avrupa’da Türk olmak
Hayatım boyunca en çok nefret ettiğim adamla aynı çatı altında yaşıyordum ama işin garibi bunu oradaki doktor ve hemşirelere anlatmama olanak yoktu. Yalnız hastanedekile­re değil hiçbir lsveçliye, hatta hiçbir Avrupalıya anlatamaz­dım bunu. Çünkü anlamazlardı. Onların gözünde ikimiz de Türk parantezine alınmıştık. Adının başında Türk sıfatı ol­du mu ister faşist ol ister komünist, ister cellat ol ister kur­ban fark etmezdi. Bülent'in söylediği gibi insan Türk olduğunu Türkiye'de iken anlamıyor ve kendisini diğer insanlar gibi hissediyordu. Farklılıkları, birey özellikleri olan bir insan. Ancak yurtdışı­na çıktığı zaman anlıyordu ki Batı'nın gözünde iyi Türk-kötü Türk ayrımı bile yoktur, sadece Türk vardır. Öylesine baskın bir damgadır ki bu, bütün kişisel özelliklerinin üstüne çıkar, onları boğar, kişiliğini öldürür. işte şimdi ben de düşmanımla aynı kimliği, aynı varoluşu paylaşmak zorunda bırakılmıştım. Hastanedeki ve dışarıda­ki bütün lsveçliler bana bu adamdan daha yakın geliyordu, onlarla aynı değer ölçülerini paylaşıyordum ama ne yazık ki ben onlara yakın gelmiyordum.
Sayfa 170Kitabı okudu
Sürpriz Yumurta
Aylardan Ekim… kızım henüz sekiz aylıkken, bir sürpriz yumurta çıktı ortaya. Önceleri çok korktum. Nasıl olacaktı? Ne yapacaktım? Tam her şey yoluna girdi derken, nereden çıkmıştı bu şimdi? Ne yapacağımı bilemedim. Emin olmak için bir doktora gittik ve evet hamileydim. Bir aylık! Haykıra haykıra ağlamak istedim. Beklenmeyen bir durumdu. Eşim beni teselli etmek için her yolu denedi. En çok ona kızmıştım! Kızıma ihanet etmiş gibi hissettim kendimi. Sevgim bölünecekti. Oysa ki daha keyfini çıkaracağımız günlerimiz yeni başlayacaktı. Alt üst olmuştum. Kızıma baktıkça ağlamak geliyordu içimden. İstemiyordum! Cinsiyetini öğrenmeye gittiğimizde “ erkek” bebek dedi doktorumuz. Bu kez bütün duygularım değişti ve evet hep hayalini kurduğum bir “erkek” bebeğim olacaktı. Oğlum! Oğlum içimde yaşadığı süre zarfında bana hiçbir eziyeti olmadı. Kendi halinde büyüdü, ne bir ağrı, ne bulantı, ne sinir ne de öfke. Tam otuz sekiz hafta dört günlük iken doktorum oğlumu acilen doğurmam gerektiğini, çünkü hızla kilo aldığını söyledi. Yine korkularım başladı. Çünkü kızımı dünyaya getirirken ölümün eşiğinden dönmüştüm. Ya yine aynısını yaşarsam? 12/05/2023 tarihinde saat 11.00 de suni sancı verdiler ve saat 2.00 de doğuma girdim. Evet oğlum içimde nasıl rahatsızlık vermeden yaşadıysa doğarken de hiçbir acı vermedi bana. Dualarla dünyaya getirdim oğlumu. Canım Muhammed Kayra’m. Sen benim kabul olmuş duamsın. Bir gülüşüne dünyayı değişmem. Gözümün nurusun. Bu en güzel günün en güzel hediyesisin. Benim ikinci kez anneliğe doğmama sebep oldun. İyi ki varsın bebeğim. İyi ki doğurmuşum seni 🤍🤍
Son sözler hiç unutulmazmış. Hiç unutmadım beni senden uğurlarken söylediklerini. Ömür denen yolda hep ayaklarımın altına seriliydi o sözler. Hâlâ o yolda ve kelimelerinin üzerinde yürüyorum biliyor musun? Evet! Kelimelerinde yürüyorum, ayaklarımda kesikler... Şimdi uzansam şöyle anıların üstüne... Biraz kendimi dinlesem, biraz kendimsizliği. Diner mi acaba bedenimin bu yorgunluğu, bu bitkinliği? Bedenim dinlense ne çıkar, ruh komada değil mi? Seni sevmek, bir şiiri kumlara yazmaktı silineceğini bile bile. Silindi ve gitti her şey seninle... Geriye senden alacaklarım kaldı. Hiç geri vermeyecek olsan da Bir de sende kalan kalbim vardı.
Reklam
Tüm insanlar, tüm zamanlarda olduğu gibi, şimdi de köleler ve özgürler diye ayrılırlar; çünkü gününün en az üçte ilisine kendisi için sahip olmayan kişi, devlet ada mı, tüccar, memur, bilgin, ne olursa olsun bir köledir.
Sayfa 203
Ballı'nın Masumluğu da insanlarda yok yüzünüze vurmuyor diye mi?
Bu gördüğünüz minnoş yaratık ile yürüyüşlerimizde tasmasız -fotoğrafta olduğu gibi- oluşu garipseniyor ve aylardır peşimde oluşu da. İlk gördüklerinde "Kedi besleme kızım, bunlar nankör hayvanlar. Köpek gibi sadakatli değiller." diyenler vardı. Ben de "Kendi gelip beni buldu. Vereceğim yemek varken vermezsem asıl nankör ben olurum. Çünkü bizim türümüz çıkar için onları evcilleştirdi. Şimdi fareler azaldı diye yüz mü çevirelim?" dedirttiler -her zaman alttan alan bir sabırlı değilim- en son. Sus pus olduklarında yürümeye devam ettik. "Ballı, nankör olmak, belki senin fıtratında olabilir ama ben seni yine de seviyorum. Şu tipinde insanların tatlılık yerine nasıl nankörlük gördüğünü de anlamıyorum. İnsanlar da hep iyi değil ama her yerde "İnsanlar iğrençtir ve beyinleri samanla doludur." dediklerini görmedim. O kadar pisliğe bilinçli bulanmışken nasıl sizin bu bilinçsizliğinizi büyütüyorlar anlamıyorum. Ve siz hep olduğunuz gibisiniz ama onlar öyle de değil. İnsanlar biraz şey..."
Sordukları zaman, bana ne iş yaptığımı, evli olup olmadığımı, kocamın ne iş yaptığını, ana babamın ne olduklarını sordukları zaman, ne gibi koşullarda yaşadığımı, yanıtlarımı nasıl memnunlukla onayladıklarını yüzlerinde okuyorum. Ve hepsine haykırmak istiyorum. Onayladığınız yanıtlar yalnız bir yüzey, benim gerçeğimle bağdaşmayan bir yüzey. Ne
Sayfa 57 - YKYKitabı okudu
Şimdi artık karanlıkta yan yana yürüyorlardı. Anselmo yumuşak bir sesle konuşuyordu, zaman zaman da tırmanırken başını ona çeviriyordu: “Bir piskopos bile öldürmem ben. Ne türden olursa olsun, mal mülk sahibi birini de öldürmezdim. Bundan sonraki yaşamları boyunca onları, tıpkı bizim tarlalarda çalıştığımız gibi, tıpkı bizim dağlarda odun kestiğimiz gibi her gün çalıştırırdım. Böylece insanın ne yapmak için yaratılmış olduğunu anlarlardı. Bizim uyuduğumuz yerde uyumaları gerektiğini, bizler gibi yemeleri gerektiğini ama her şeyden önce de çalışmaları gerektiğini anlarlardı. Böylece öğrenirlerdi işte.” “Ve seni yeniden köleleştirmek için yaşamlarını sürdürürlerdi.” “Öldürmekle onlara hiçbir şey öğretemezsin” dedi Anselmo. “Köklerini kurutamazsın onların, çünkü daha büyük kinle tohumları daha da çoğalır. Hapishane bir işe yaramaz. Hapishane yalnızca nefret yaratır. Tüm düşmanlarımız bunu öğrenmelidir.
Reklam
Hastanede yatan çocuk ilaç içmeye direnecek demektir. Bu da her zaman bayıla bayıla içtiği şurubu bile yüzüne tüküren, ağlayan, zar zor verdiğiniz şurubu kusarak geri çıkartan çocuk demektir. Ve bu da çocukla uğraştığı yetmezmiş gibi bir de kusmuk temizleyen, “Annem hadi iç şurubunu” diye el kadar çocuğa yalvaran, doktora bu şurubu serumla verseniz olmuyor mu diye umut dolu gözlerle bakan, ilacı içine katacak meyve suyu arayan anne demektir.
Şimdi alıştım, hayatı hissetmemeye alıştım, dışımdaki havayı duymamaya alıştım. Gençken derim yüzülmüş gibiydi de bir meltem değse ben belki feryat ederdim. Şimdi derim kalın, utanılacak bir şey bu ama ağaç altında bir lokma yiyip de güneşlenen ve kendi postundan başka kürkte gözü olmayan bir kedi gibi güzel miyim değil miyim bilmeden yatmaya alıştım. Olur da beni sevene bir uzun bakmaya ve hayrete alıştım. Unuttum neye kırılmıştım bir vakit, vakit dediğim hani şu ömür, benim olan, bana yazılan yani.
İletişim Yayınları
Belki ben her zaman böyleydim. Belki ikimiz de kendi başımıza birer dünya kurduk birlikte yaşarken. Şimdi eski dünyama dönmüş bulunuyorum ve bunun eski bir dünya olduğunu, usandırıcı tekrarlarla dolu olduğunu ve ne yazık ki kendimin de bu can sıkıcı romanın bir parçası olduğumu, yeni yalnızlığımın içinde anladım. Artık sanki yaşamıyorum, yaşayan birini seyrediyorum; daha önce bildiğim romanı okur gibiyim. Bir roman, kendini okumaya başlasaydı herhalde bu kadar sıkıcı bulurdu kendini...
Ve şimdi biliyorum ki, kendi görünüş ve karakterine karşı kayıtsız olan herkes (mevcut olan tek şey!) bir suç islemektedir. Ben kendimi anlamaya başladığımdan beri diğer pek çok şeyi de anlıyorum.
Sayfa 108 - Anonim YayıncılıkKitabı okudu
Dünya döner ve dünya değişir, Ama tek bir şey değişmez. Yaşantım boyunca tek bir şey değişmez. Ne kadar gizleseniz de, bu şey değişmez: Sürekli çatışması iyi ile kötü'nün. Unutkan, savsıyorsun türbeleri, kiliseleri; Öyle insanlarsınız ki bu zamanla alay edersiniz İyilik adına yapılanlarla, nedenler bulursunuz Mantıklı ve aydınlık kafaları hoşnut edecek. Sonra, savsıyorsunuz ve küçümsüyorsunuz çölü. Çöl uzak değildir güney dönencesinde, Çöl yalnız çevresinde değildir bölgenin, Çöl sıkıştırılmıştır kapı komşu metro'ya, Çöl yüreğindedir senin kardeşinin. İyi insan yapıcıdır, yapıyorsa iyi olanı. Size göstereceğim şeyler şimdi yapılmaktadır, Bazı şeyler de çok eskiden yapılmıştı, Ki sizleri yüreklendirebilir. Yetkinleştirin istencinizi. İşte size halkın yaptığı iş. Dinleyin.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.