“Hicriyle çifte nehr-i revan oldu gözlerim,
Ol nev-nihali hayli zaman oldu gözlerim.”
Günümüz Türkçesiyle:
“Ayrılık yüzünden gözlerim akan iki nehir oldu
Uzun zamandır o fidan boylu sevgiliyi gözler dururum.”
sorunum buydu. bunca zamandır evrenin sırlarını, kendi bedenimin sırlarını, kendi kalbimin sırlarını çözmeye çalışıyordum. tüm cevaplar burnumun dibindeydi oysa ben farkına bile varmadan sürekli onlarla savaşmıştım.
Böylelikle, "azgelişmiş" halklar, Batı "yardım"ını beklenen, doğal ve uzun zamandır onlara borçlu olunan bir şey olarak ya şar. Büyülü bir ilaç gibi; tarih, teknik, sürekli ilerleme ve küresel piyasa ilişkisi olmaksızın. Ama daha yakından bakılırsa, büyü menin Batılı mucizevi kazazedeleri de topluca aynı şekilde dav ranmıyorlar mı? Bolluklar Ülkesi'nin fantezileriyle kuşatılmış ve reklam palavralarıyla her şeyin kendisine önceden verileceğine ve bolluk üstünde kendisinin meşru ve devredilemez bir hakka sahip olduğuna ikna olmuş tüketiciler kitlesi, bolluğu doğanın bir sonucu gibi yaşamıyor mu? Tüketime inanç yeni bir öğedir; bundan böyle, yeni kuşaklar mirasçıdır: Yalnızca malların değil, doğal bolluk hakkının da mirasçısıdır. Demek ki, Kargo söyleni Melanezya'da kaybolurken, Batı'da yaşamaya devam ediyor. Gün delik ve sıradan da olsa bolluk, tarihsel ve toplumsal bir çabayla üretilmiş ve elde edilmiş, kazanılmış olarak değil, ama meşru mi rasçıları olduğumuz iyiliksever bir söylencesel merci tarafından dağıtılmış gibi görüldüğü ölçüde günlük bir mucize olarak yaşan maya devam ediyor: Teknik, İlerleme, Büyüme vb
Hava kuş için ne ise, zamanın da düşünce için öyle olduğunu, nasıl ki kuş ilerlemek için iki kanat vuruşu arasında havadan destek alırsa, insanın da iki düşünce arasında düşmemek için zamana dayandığını biliyorum; havanın gökyüzü olduğunu, zamanın Tarih olduğunu biliyorum;
gökyüzünde atmosferin homojen olmadığını biliyorum: Yan yana iki nokta farkli baskılarla karşılaştığında, rüzgâr vardır; biliyorum ki artık yer değiştiren sadece kuş değildir, kuşu alıp götüren de, etrafinda dönüp dengesini bozan da havanın kendisidir; zaman için de aynı şeyin söz konusu olduğunu biliyorum: Yan yana gelen iki gün çok kuvvetli bir baskıya maruz kaldığında, zamanda ilerleyen şey insanın düşüncesi değildir artık, ilerleyen, insanin dengesini bozan ve onu yerinden eden zamandır.