Herkese merhaba bugün sizlere bir konağın ağzından yazılan bir kitapla geldim.
Evet doğru duydunuz kitabımızı bir konağın ağzından okuyoruz. İlk defa böyle bir kitap okudum diyebilirim. Dikkat çekici ve güzeldi. Yazarın ilk kitabı olmasına rağmen başarılıydı. Okumaya başladığımda bir konak yani taşlardan oluşmuş bir yapı en fazla ne anlatabilir diye düşünmüştüm. Dört duvar diye anlamlandırdığımız o basit aslında çok şeye şahitmiş onu fark ettim diyebilirim. Kitap dönemin siyasal, sosyal, toplumsal ve kültürel olaylarına ayna tutuyor ama bir yandan da aşkta mevcuttu. 1800lü yıllardan günümüze uzanan bu kitap belgesel niteliğinde bile diyebiliriz. Kadınların liderlik mücadelelerine fazlasıyla tanık oluyoruz. Özellikle kitapta ön plana çıkan Dilistan ve Arı iken bir yandan da Ahmet beyin zevceleri Feri hanım ve Zahide gibi birçok karakterin bir arada olduğu konakta yaşanılanlara şahit olmak değişik bir duyguydu. O dışardan şaşırarak hayretle baktığımız o heybetli konakların ardında kim bilir neler dönüyor bilmiyoruz lakin bunu merak ediyorsanız bu kitapla bunu öğrenebilirsiniz. Benim diyeceklerim bu kadardı. Kitapla ve sevgiyle kalın.
Sustuğum yerde bir şeyler yıkılıyor sanki. İçime attıkça daha da batıyorum. Yorgunum ama belli edemiyorum. Ağlamak istiyorum ama göz pınarlarım bir çöl kadar susuz. Göğsümün ortasında bir yük var.