Öpüşmeyle geniş bir hormon, sinir ve kas dizisi harekete geçer.
Beden ısınır ve cinsel organlar karıncalanır. Ve gövdenin denetim merkezi olan beyin, parmak uçlarını yavaş yavaş sevgilinin dudaklarında gezdirmekten dilini dudaklarının arasına sokmaya kadar yapılan her şeyin içindedir.
Öpüşmeyle geniş bir hormon, sinir ve kas dizisi harekete geçer.
Beden ısınır ve cinsel organlar karıncalanır. Ve gövdenin denetim merkezi olan beyin, parmak uçlarını yavaş yavaş sevgilinin dudaklarında gezdirmekten dilini dudaklarının arasına sokmaya kadar yapılan her şeyin içindedir.
Bir asker için kışla neyse, vatandaş için de apartman dairesi odur. Kışla, kayıtsız şartsız bir disiplini aşılamaya yarayan üniformanın bir uzantısıdır. Aynı şey, bugün içinde yaşadığımız mekanlar için de geçerli. Bizler, için de yaşadığımız yüzyılda, apartman kışlalarında oturan siviller hâline geldik. Özellikle, mekanın her köşesinden azami yarar sağlanan yeni tip apartmanlar, yaşama mekanı totalitarizminin en aşırı örnekleri.
Dışarıdan içeriye göz atıldığında, hemen hemen bütün apartman dairelerinde TV aygıtlarının aynı yerde durduğu göze çarpar. Televizyon seyretmek için oturulan kanepe de hep aynı yerdedir. Tıpatıp aynı yerlerde yemek yer, bağırsaklarımızı boşaltır, cinsel ilişkide bulunuruz. Herhangi birimizin, hiç tanımadığı bir apartman dairesine girip, sanki yıllardır orada oturuyormuş gibi her şeyi yerli yerinde bulması işten bile değildir.
Günümüzün yaşama mekanları, sakinlerinin bireysel ve kültürel farklılıklarını yansıtmıyor artık. Bu totaliter yaşama mekanlar aracılığıyla, insanın kişiliğini çevresine yansıtmasına yönelik tüm yaratıcılığı köreltilmiş, yok edilmiştir.
Akbabaların ve kargaların üstünde korkunç uçuşlarını başlattığı, o kocaman, kokuşmuş toplu mezar, ölü çukuru karşısında kim herhangi bir başarıyla gurur duyabilir?
Bir cepheyi hafifletmek, bir diğerini dengelemek, bir savunma hattını delmek, bir mevziiyi korumak... Bu terimlerin arkasına görüntüler yerleştirin; adları, yaşları, aileleri, evleri belli olan adamlar hayal edin... Sadece adamlar değil... Atlar, katırlar, eşekler... Delik deşik edilmiş kutsal mekânlar, camiler, kiliseler, sinagoglar... Ekilmemiş tarlalar, çamurlu yollara atılmış eşyalar, kitaplar, yakılıp kül olmuş mektuplar, sağa sola dağılmış ayakkabılar, botlar, postallar.
Hatta iskarpinler, potinler ve bazen de maalesef bebek patikleri...
Zira yalnızca erkekler değil, kadınlar ve çocuklardır da çoğu zaman kurban edilen..
Günaydın, her sabah neşeyle uyananlar🌼
Günaydın, sabahı mutlulukla donatanlar💫
Günaydın, her saatini sevdaya adayanlar💥
Günaydın, genç olan ve sabaha genç uyananlar✨
Günaydın, Güneşi kalbinde doğanlar🌟
Size de Günaydın, gam penceresinden umut kovalayanlar🌹