Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

şaziye..

şaziye..
@verbavolentscriptamanent
"kendi sokaklarında kıblesiz yolcu..."
Sabitlenmiş gönderi
"insan kelimelerden yaratılmıştır; seslerden, susmalardan, imâlardan: konuşmaktan, konuşmaktan... korkulardan, kuşkulardan, kuruntulardan; biraz umuttan, biraz tutkudan, bolca rüyadan, onmayan, uslanmayan meraktan, azıcık akıl, azıcık fikir, azıcık izan ve çokça duygudan yaratılmıştır..."
Reklam
+ Bağışlanmaya inanır mısın? - Köyden hatırladığım bir rahip vardı... Tanrı bağışlar, derdi. Bağışlamanın tanrısal olduğunu söylerdi. Daha da ileri giderdi, bağışlama yoksa Tanrı da yoktur, derdi. Tanrı bağışlamadır, derdi. + Öyleyse yalnızız ve bağışlanmıyoruz... /... / Öylece durdu orada, hiç kıpırdamadan... ve... ancak bir bedenin bir bedeni bağışlayabildiğini ve bağışlanma denen şey gelecek olursa ilgili bedenlerin salgıladığı bir şefkat peteğinden süzülüp geleceğini öğrendi... gözlerini yumdu, bağışlamanın hiçbir zaman bir yargının sonucu olamayacağını gördü. Bağışlama bir ilke değildir, dudakların kapalı gözler üstünde gezinmesidir. Eski İngilizce 'forgiefan'daki -for ön eki, Yunanca 'peri' gibi, kuşatan, çevreleyen, kucaklayan demektir."
s. 196 / s. 205Kitabı okudu
212 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Leylak ve Bayrak
Leylak ve BayrakJohn Berger
8.2/10 · 40 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"insanlar...sözleriyle değiştirirler her şeyi ve hiçbir şeyi. Koşullar ne olursa olsun, sözler çoğaltır ve eksiltir. İster söylenmiş sözler olsun, ister kafanın içinden işitilmiş sözler olsun. Her zaman uyumsuzdurlar, hiç yakışmazlar duruma. Bunun için sözler acı verir ve merhem olurlar."
Sayfa 187Kitabı okudu
Reklam
"Hayat bileylenmiş bıçak kadar ince. Gerisi Tanrı."
Sayfa 123Kitabı okudu
geri geliyor mudur ki?... belki...
"Platformdaki insanlar trenin gelmesini bekliyorlardı. Yukarıda sokaklarda kış hüküm sürmekteydi, kadınlar, erkekler paltolu ve eldivenliydiler. Bazıları gazete okuyor, bazıları kulaklıktan gelen ritme göre bacaklarını sallıyorlardı. Çoğu da demiryolunun karşısındaki platformda durup kendilerini evlerine götürecek olan aksi yönden gelecek treni bekleyen öbür insanlara boş boş bakıyordu. Her akşam aynı şey. Yüzleri hüzünlüydü. Sabırlarını yitirmemişlerdi ama, gönüllerini yitirmişlerdi. Belki, uzaktaki banliyölerde trenden inip ağaçlarla çevrili evlerinin ön pencerelerindeki ışığın yandığını görünce, gönlün ışığı da geri geliyordur."
"Eğer her olaya bir ad verilebilseydi, hikâyelere gerek kalmazdı. Şimdiki durumda, hayat, kelime dağarcığımızdan daha hızlı akıyor. Bir kelime eksik, öyleyse hikâyenin anlatılması gerekiyor."
ah Berger...
"Beyaz kedi geçen hafta öldü. Araba çarpmış... Yolun kıyısındaki otların içindeydi. Beli kırılmıştı, onu mutfaktaki sobanın yanında bir battaniyeye yatırdım. Öylece yattı, beyaz ağzı yarı açıktı, dili de yaklaşık dişleri kadar beyazdı. Yan döndü -ya da vücudu onu yan döndürdü- dört ayağını da uzattı, arka ayakları dümdüz gerildi, sıçramaya hazırlanır gibi. Yavaş yavaş, iki ön ayağıyla yüzünü sildi, patilerini kulaklarından gözlerine ve ağzına kadar indirdi. Bir kere yaptı bunu, hayatı görüşünü silerek gözlerinden. Patileri ağzına erdiğinde ölmüştü. Acıması olmayan bir sevgi olabilir mi?"
Sayfa 168Kitabı okudu
"Bazı hikâyelerin basit ahlâkî yargılara maruz kalmasını önlemek ne kadar da güç! Sanki hiç tereddüt anları olmamış, sanki en keskin bıçağın etrafına bile hayat kendi örtüsünü örtmemiş gibi!"
Reklam
"Boris, suratına savurduğu hafif bir darbeyle Edmond'u yere yıktı. Edmond yerde kanatlarını açmış bir kartal gibi yatıyordu. Hiçbir kıpırtı yoktu. Ancak savaş alanını görmüş biri, kanatlarını açmış kartal gibi yatan çobanın tepesindeki yıldızların tam kayıtsızlığını hayalinde canlandırabilir. Bu kayıtsızlık yüzünden aşkı ararız."
4.444 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.