Dağı Dağa Kavuşturan
Pancarın yarısı ya kurtuldu ya kurtulmadı.Buğdayın, arpanın,yulafın,çavdarın ne olacağı belli değil; ama defterdar bey mal müdürüne bastıracak, o da esnafın, tüccarın gırtlağına binecek; geçen yıl beş almışsa, Kazanç Vergisi'ni bu yıl yediye çıkaracak; Vergi her yıl artmalıdır; çünkü Maliye Vekili bir yandan, ildeki fırka mûtemedi beri yandan defterdarları zorlayıp durmaktadır.Belli ki, onları da bir zorlayan var: İsmet Paşa'ya-en başta demir yolları için- para lazım.
Oysa, esnafın, tüccarın kazancı toprağa, toprak da gökyüzüne bağlıdır: Yağmur vaktinde ve yeterince yağmalı; ekinlere kına, pancarlara kurt düşmemeli ki...Allah çiftçiye, rençbere vermeli ki, onlar da kasabanın çarşısına, pazarına para akıtsın!
Boşuna değildir, zahirecilerle birlikte, yemenicisinin, manifaturacısının, demircisinin, nalbantının, arabacısının, bakkalının, çakkalının, bir evlek toprağı bile olmayanlar dahil, İkizkaya'nın ardında bulut gözlemeleri ve yağmur duasına çıkmaları!
Allah köylünün yüzüne bakmazsa, köylü ne ile alışveriş edecek?
Alışveriş olmazsa kazanç nereden sağlanacak? Ki vergisi olsun ve ödenebilsin?
Ne var ki bu sorular mal müdürüne vız geliyor; çünkü Ankara'nın semtine uğramıyor.
Tarık Buğra, Yağmur Beklerken sf:189