(…) kökleri gereği yerleşip kalmasına izin verilmiş, dahası yerleşmeye zorlanmış biri; aynı zamanda da, daha yüce bir kader gereği, yurdundan ne kopabilmiş ne de orada kalabilmiş biri; bu kader, onu ötelere, toplumun dışına sürüklemiş, kalabalıklar içerisinde düşünülebilecek en çıplak, en kötü, en vahşi yalnızlığın içine atmış; onu kökeninin yalınlığından koparmış, uçsuz bucaksızlığa, gittikçe büyüyen bir çeşitliliğe doğru kovalamış; böylece büyüyen, sınırsızlığa açılan, sadece gerçek hayat ile arasındaki uzaklık olmuştu; evet, gerçekten de yalnızca bu uzaklıktı büyüyen: Vergilius, hep kendi tarlalarının sınırlarında gezinmiş, her zaman kendi hayatının sınırboylarında kalmış; huzur nedir bilmeyen bir insan; ölümden kaçarken ölümü arayan, eser vermek isterken eserden kaçan biri; bir âşık, ama yine de hep kovalanmaya yargılı, gerek iç gerekse dış dünyanın tutkuları arasında yolunu kaybetmiş, kendi hayatına sadece konuk olabilmiş biri.
İthaki Yayınları
Kaçış, ah evet, kaçış! Ve gece, yani şiirin zamanı..
Reklam
...körlük de kötülüğün bir parçasıydı.
Gece yükseldi ve kucakladı kahverengi kanatlarıyla yeryüzünü.
Körlük
Körlük de kötülüğün bir parçasıydı. Kitlenin kendini uyuşturmak için attığı, neşeden yoksun sevinç çığlıkları sürekli tekrarlanıyordu...
Sayfa 40 - İthaki modern yayınları - Cev: Ahmet Cemal
Sen ki doktorsun beni iyileştir de ölebileyim.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.