Ben
İçimdeki karanlıkla dans ederken, Sıradanlığın kollarına bırakılan nefsim, Kutlu hazlara doğru yelken açar, Karanlığın derinliklerinde kaybolur. Ama vicdanımın sesi, huzurun sesi, Bir fısıltı gibi yankılanır zihnimde, Yolunu bul, der; doğrunun izini sür, Çünkü hakikat, sıradanlığın ötesindedir. İçimdeki nefis, tatminin peşinde koşar, Ama ruhumun çağrısı, doğruluğun rehberi, Karanlık düşlerin arasında aydınlığı bul, Çünkü gerçek mutluluk, vicdanın ışığında yatar.
Vicdan, sıcak ve yumuşak bir sözcük. Altın değerinde, ağır bir sözcük. Herkesin, kayıtsız, şartsız herkesin saygı duyduğu, üzerinde hemfikir olduğu bir sözcük. Ancak nerede o? Tank, top, para ve petrol sesinin her yeri istila ettiği bir dünyada, aynı dünyanın yaşanan musibetleri seyre çıktığı bir zamanda, yaşamın bu kadar ağırlaştığı bir dönemde, vicdanın sesi nerede? İkiyüzlülüğün, sahtekarlığın değer addedildiği kardeşlik, dayanışma ve insanlığın ıssız, harap mezarlıklarda yasa oturduğu bir dünyada, bu sihirli sözcük ne anlama geliyor?
Sayfa 83 - İthaki YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
637 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 6 days
Bireysel vicdannn...
*Beklediği ve olması gerektiğini düşündüğü şeyin, beklediği ve olması gerektiği gibi olmadığını hissediyordu sürekli olarak. İnsanların soylular ve diğerleri diye ayrıldığı bir dönemde, sözde soyluların yaşayışlarından etkilenip, içindeki sesi susturup onlara benzeyen bir adamın ruhsal bir dirilişi anlatılmaktadır. Bireysel vicdanın uyanışını anlatırken hukuk sisteminin adaletsizliğini, imkânsız bir aşk öyküsünü resmederken Hıristiyanlığın kalıplaşmış yanlışlarını ele alan Diriliş, Tolstoy'un hem bireyi hem toplumu eleştirdiği en acımasız romanıdır. Nehlüdov karakterinin bedensel zevki uğruna işlediği bir hata ve yıllar sonra yüzleştiği bu hata karşısında ruhunu kötülüklerden arındırma yolunda sarf ettiği çabayı anlatır.
Diriliş
DirilişLev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202117.3k okunma
Argo kanundan kaçanların dili. Uydurma dil, tarihten kaçanların... Argo korkunun ördüğü duvar, uydurma dil şuursuzların. Biri günahları gizleyen peçe, öteki irfanı boğan kement. Argo yaralı bir vicdanın sesi; uydurdurma dil hafızasını kaybeden bir neslin. Argo, her ülkenin; uydurma dil, ülkesizlerin.
Sayfa 86
Hayata dair atılan adımların ötesinde yaşananları, merak ile seyretmekteyim. Şaşırıp kalmalı mı ? “diye düşünüyorum, duruyorum. Gökyüzüne hüzün ile yükselen sesi, zihnimin çığlıklarıyla uyandırıyorum. Buhranlı günlerin, son demleri bunlar. Kaç gündür; kapalı gözlerimin ağrısı ile ne uyuyabiliyorum ne de üzerinde duruyorum. Hayretler içinde benimsenmeyecek olana tahammül ediyorum. Seçmeli miyim? Keşke... Keşke devrilmeden önce avuçlarımın tutunduğu halatın varlığını bilseydim. Böyle inmeseydim derinlere; o zaman acınacak ruhun eziyetini de görmezdim. Ruh diyorum; itilmiş ve ezilmiş şekilde bir parça anlayıştan, anlaşılmazlıktan uzak. Neden diye soruyorum, "Neden kendine böyle acımasız davranıyorsun,"Vicdanın karanlık gölgesi ile yine baş başa kalıyorum. Karanlık bu, çünkü aralanan bir perdeden kendime bakıyorum. Gölgemi görüyorum ve onu ayaklar altına alıyorum..
Hamit Demir
Hamit Demir
Vicdanın sesi, duymazdan gelinse bile susmayacaktır.
Reklam
Argo, yaralı bir vicdanın sesi; uydurma dili hafızasını kaybeden bir neslin. Argo, her ülkenin; uydurma dil, ül- kesizlerin.
Sayfa 86
Birinci makalenin hakikati, Hristiyanlığın psikolojisidir: hıncın ruhundan Hristiyanlığın doğuşu, hep sanıldığı gibi "tin"den değil, -özü gereği bir karşı hareket, seçkin değerlerin egemenliğine karşı büyük ayaklanma. İkinci makale vicdanın psikolojisini verir: bu da sanıldığı gibi "tanrının insandaki sesi" değildir - daha fazla dışarıya doğru boşalamadığında geriye yönelen bir gaddarlık içgüdüsüdür. Kültürün en eski ve en olmazsa-olmaz temellerinden biri olarak gaddarlık, burada ilk kez gün ışığına çıkarılmıştır. Üçüncü makale çileci idealin, rahip-idealinin tam bir zararlı ideal, bir yok olma istenci, bir dekadans ideali olduğu halde sahip olduğu muazzam gücünün nereden geldiği sorusuna yanıt verir. Yanıt: sanıldığı gibi, rahibin arkasında tanrının faal oluşundan değil, aksine faute de mieux, - şimdiye kadar biricik ideal olduğu için, rakipleri bulunmadığı için. "Çünkü insan hiçbir şey istememektense, hiçi istemeyi tercih eder"... Her şeyden önce bir karşı-ideal yoktu -Zerdüşt'e kadar.- Anlaşıldım. Bir psikoloğun, tüm değerlerin yeniden değerlendirilişi için üç belirleyici ön çalışması. Bu kitap ilk rahip psikolojisini içerir.
Aliya İzzetbegoviç'in Türklere Yazdığı Mektup
"Merhaba efendim, ben Aliya. Aliya İzzetbegoviç. Bosna-Hersek'in cumhurbaşkanıyım. Sizi Devlet-i Aliyye'nin en güzel şehirlerinden birinden, Bosna Sarayı'ndan, sizin daha sık kullandığınız haliyle Saraybosna'dan selamlıyorum. Bu kısacık sohbetimizde, parçası olduğumuz Avrupa'dan, Avrupa'nın ve Batı'nın
Otoritelere duyulan inançtır vicdanın kaynağı: yani insanın kalbindeki tanrının sesi değil, bazı insanların insandaki sesidir vicdan.
Reklam
"Vicdan, sıcak ve yumuşak bir sözcük. Altın değerinde, ağır bir sözcük. Herkesin, kayıtsız şartsız herkesin saygı duyduğu, üzerinde hemfikir olduğu bir sözcük. Ancak nerede o? Tank, top, para ve petrol sesinin her yeri istila ettiği bir dünyada, aynı dünyanın yaşanan musibetleri seyre çıktığı bir zamanda, yaşamın bu kadar ağırlaştığı bir dönemde, vicdanın sesi nerede? İkiyüzlülüğün, sahtekarlığın değer addedildiği kardeşlik, dayanışma ve insanlığın ıssız, harap mezarlıklarda yasa oturduğu bir dünyada, bu sihirli sözcük ne anlama geliyor? Vicdan, güzel bir öykü, ancak unutulmuş eski bir kitabın sararmış sayfalarına yazılmış... Vicdan, hüzünlü ve yumuşak bir sonat, yaşlı, yalnız, bir müzisyenin örümcek ağlarıyla örtülmüş piyanosundan çıkar. Vicdan, uzak bir geçmişten sisli bir anı, çılgın bir ressamın elinde kırılmış bir fırça..."
50 syf.
8/10 puan verdi
Vicdanın Sesi ve Savaş
Selammm bu gönderide Stefan Zweig hakkında düşüncelerimi paylaşacağım ayrıca Mecburiyet kitabını inceleyeceğim. Savaş karşıtı düşünceleriyle tanıyoruz Stefan Zweig’i bu nedenle dikkatimi çok çeken yazarlardan sadece biri. İkinci Dünya Savaşına özellikle ilgi duyuyorum ve bu konu ile ilgili kocaman bir rafım var. Stefan kitaplarında genellikle savaş karşıtı olduğunu açıkça gösteriyor ve çekinmiyor bu nedenle metinleri kıymet bilenler için çok değerli. Stefan’ın metinlerini seviyorum gayet yalın ve hisli cümleler aktarıyor okura ancak her kitabını beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Mecburiyet kitabı, okuduğum kitaplar arasında konu ve anlatım biçimiyle favorilerimden biri. Karakterimiz Ferdinand savaşa katılmamak için ülkesini terk eder ve bir gün askerlik için kontrole çağrılır ancak özgürlüğünü, şiddet karşıtı oluşunu nasıl yönetecektir? Mecbur kaldığımız durumların içinde oluruz bazen, kitap bu durumu çok güzel açıklıyor. Dili çok akıcı, yazarın aktardığı hisler harika. Kitap ince ve bir oturuşta okunuyor. Ferdinand’ın kararı ne olacak? Mecburiyet kitabını gönül rahatlığı ile tavsiye edebilirim, keyifli okumalar dilerim.
Mecburiyet
MecburiyetStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202161.8k okunma
Otoritelere duyulan inançtır vicdanın kaynağı: yani insanın kalbindeki tanrının sesi değil, bazı insanların insandaki sesidir vicdan.
Sayfa 44
Vicdanın sesi
Hade yeni bir şey yapalım düşünmeden vicdanla konuşalım.
Nasıl anlatabilirsin ki kibrinden gözü dönenlere
İnsanlarımız bilgilerine değil, tüfeklerine ve kılıçlarına güveniyorlar, bir süredir pas tutmuş o kılıçları kınlarından çekmek, o tüfekleri ateşlemek istiyorlar. Ve unutmayın, kılıçların ve tüfeklerin sesi, her yerde her zaman merhamet, adalet ve vicdanın sesini öldürür.
Sayfa 234 - İthaki yayınları
1,467 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.