Tüm ömrünü bir şeyler bekleyerek geçirmişti; Babasının işten dönmesini beklemek, sevgiliden gelecek mektubu beklemek,yıl sonu sınavlarını, otobüsü, tatilleri beklemek. Şimdi de kendisiyle önceden randevulaşmış olan ölümü beklemek zorundaydı.
Sarhoş olduğunu sandım, ona yardım etmeye davrandım ama ona ceket verme önerimi reddetti. Belki de onun dünyasında mevsim yazdı, bedeni onu bekleyen kişinin tutkusuyla ısınmıştı. O kişi yalnızca onun deli hayallerinde yaşıyorduysa bile, istediği gibi yaşamaya ve ölmeye hakkı vardı, ne dersin?
Ayrıldılar…
Ve bir daha birbirlerini görmediler.
Fakat ikisi de küçük derenin kenarındaki söğüdü ve orada geçirdikleri güzel ilkbaharı ve yazı unutmadılar. Ve ikisi de, böyle bir yaz geçirmemiş olan diğer kırlangıçlara tepeden baktılar.
-Çünkü azınlıkta kalanlar çok olanlara nedense tepeden bakarlar.
Varlıklar buluşur, birleşir ve sadece ikinizin bildiği bir şey gerçekleşir. Sadece bunu yaşayan ikiniz bilirsiniz, başka kimse farkına varmaz; öylesi bir derinlikte olur herşey.
İnsan yeniden bir çocuk gibi masumlaşmalı, sessizleşmelidir. Hareketler olur yine; bazen gülümser, el ele tutuşursun, bazen sessizce göz göze kalırsın, hiçbir şey yapmadan, sadece var olarak..