ey hâtırası içimde yemin kadar büyük,
ey bahçesini hoş günlere açık kapısı,
hâlâ rüyalarıma giren ilk göz ağrısı,
çocuk alınlarda duyulan sıcak öpücük.
ey sevgi dalımda ilk çiçek açan tomurcuk,
kanımın akışını yenileştiren damar,
gül rengi ışıkları sevda dolu akşamlar,
içime yeni bie fecir gibi doğan çocuk.
tahta havalenin üzerinden aşan hatmi
ve havaları seslerimizle dolu bahar,
konuştuğumuz yollar, oynadığımız sular,
kağıttan teknesinde sevinç taşıyan gemi.
duyup karşı minarede okunan yatsıyı
yatağıma sıcaklığını getiren rüya,
denizlerinde onunla yaşadığım dünya
ve ey ufku beyaz cennetlere giden kıyı.
ah! birçok şeyler hatırlatan erik ağacı
ve o ilk yolculukla başlayan hasret, zindan;
atları çıngıraklı arabanın ardından
beyaz, keten mendilimde sallanan ilk acı.
insan anlaşılmaz sandığı bir şeyi anladığı vakit memnun olur. bu memnuniyeti, anlaşılmaz sanılan eserin muvaffakiyeti addetmek, insanın kendini muharirle bir tutmak, yani kendi kendini beğenmek arzusundan başka bir şey değil.