Şu anda dünyaya sağlanan buğday stokunun büyük bir kısmı, Sierra Madre Oriental Dağları'nın eteklerindeki Mexico City'nin doğusunda bulunan Intemational Maize and Wheat lmprovement Center'da (IM\VIC, Uluslararası Mısır ve Buğday Geliştinne Merkezi) geliştirilen türlerden üretilmektedir.
IMWIC, 1943'te ROCKEFELLER Vakfı ve Meksika hükümetinin işbirliği ile Meksika'nın tarımda kendine yeterlik sağlaması amacıyla tarımsal bir araştırma projesi olarak oluşturuldu.
Yeni kurulan Rockefeller Vakfı hedefini "Dünya üzerinde insanlığın yararına katkıda bulunmak" olarak belirlemişti. Neyin insanlık yararına olduğuna Rockefeller ailesinin karar vereceğini eklemeyi ihmal etmemişlerdi.
Bundan 30 yıl önce , erk Rockefeller ailesinin etrafında toplanmıştı.Tüm amaçları, daha sonraları Pentagon'un "Küresel Tam Hakimiyet' adını vereceği gerektiginde askeri gücünde devreye sokulabileceği küresel hakimiyetti.
***....Rockefeller kardeşlerin tarım sektöründe başlattığı "yeşil devrim" sayesinde petro-kimyasal gübre, petrol ve enerji ürünlerine bağımlılık arttı.
***
Dört çokuluslu dev şirket birleserek dünya üzerindeki çoğu insanın temel besinlerinin( pirinc, soya fasulyesi, buğday ,mısır ve hatta bazı sebze ve meyveler ile pamuk) kontrolünü ele geçirdiler.
Kitabın ilk bölümünü okuduktan sonra çoğu okuyucunun dikkatini çekeceğine inandığım için ilk bölümü aşağıya bırakıyorum.
"Biz dünya nüfusunun %6.3'ünü oluşturuyoruz ama zenginliğinin yarısına sahibiz. Bu farklılık özellikle bizler ve Asyalılar kadar büyük. Böyle bir durumda kıskanılma ve gücenilme gibi bir durumda olamayız. Gelecek dönemdeki
-" Bugün ABD’de Petrol çıkarma, sevkiyat ve satış işlemlerinin % 85’i, “Standart Oil” ve diğer petrol şirketlerinin sahibi olan Rockofeller ailesinin tekelindedir. Dahası: Ortadoğu petrollerinin ise % 99’u yedi büyük Petrol şirketi tarafından kontrol edilmektedir. Bu şirketlerin 5’i Yahudi Rockefeller ailesine aittir. Geri kalan iki şirketten Shell’in sahibi Marcus Samuel ve “Royal Dutch”in sahibi William Detending de Yahudi’dir. Yâni bu Musevî tüccarlar, Petrol üreten ülkeleri dahi iliğine kadar sömürüyorlar. Petrol çıkarılan her ülkenin refah içerisinde olduğu varsayımı bir yanılgıdır. Meselâ Ekvator’un Amazon havzasında petrol çıkarılması 1960’ların sonunda başlamıştır. Lâkin 30 yıl içinde ülkenin resmi yoksulluk oranı % 50’den % 70’e, açık işsizlik % 15’den % 70’e, kamu borcu da 240 milyon dolardan 16 milyar dolara çıkmış ve ulusal bütçenin % 50’si borçlara tahsis edilmiştir…"
(Sedat Bulut-Akademya Dergisi, III.Dönem 2.Sayı, 22 Ocak 2018)
Jeopolitik bir silah olarak tohum
İnsanlık karşısındaki en önemli tehditlerden biri de, beş bin yıllık tohum kültürünün kaybolup gidiyor olması. Ulusaşırı şirketlerin marifetiyle üretilen genetik tohumlar, özellikle yoksul ülkelerin gıda pazarını ele geçiriyor. Bununla da kalmıyor, “terminatör tohumlar” vasıtasıyla kadim ve doğal tohumlar da yok
1941’de dünyanın en büyük petrol şirketi, adı sonradan Exxon olarak değiştirilen, New Jersey’deki Standart Oil’di. ABD petrol piyasasının %84’üne hâkimdiler. Büyük bölümün Rockefellerların sahibi olduğu bu şirketin bankası Chase Bank’tı. Rockefeller ailesinden sonra en büyük hisse sahih I.G.Farben’dı. Bu petro-kimya devi o zamanın Alman, savaş endüstrisinin önemli bir yapı taşıydı. Rockefeller ve I.G.Farbci ilişkisi 1927’ye, Rockefeller Vakfı’nın soy arıtım çalışmaların! kuvvetle desteklediği döneme dayanmaktaydı.