Purpose

Purpose
@wohoowoo
Purpose tekrar paylaştı.
Bir kaldırım taşının üzerine oturdum ve içimden geçirmem gereken ama nasıl olduysa caddeden geçecek herkesin duyabileceği bir ses seviyesi ile “rasyonel olmayan her şeyi hayatımdan çıkarmak istiyorum” dedim. Kendiveailesiiçinyoldangelipgeçenlerdenyardımkabuleden caddenin demirbaşı püsküllü sekizinci mehmet efendi battaniyesinden kafasını çıkardı ve “öyle yaşanmaz evlat” dedi. Ürktüm. Korktum. Üzüldüm. Haklı olmasından ürküyor, bana bunu söyleme cüretini kendisinde bulması rahatlığından korkuyor, yaşamayı benden daha iyi bildiği iddiasının haklı olmasına üzülüyordum. Herkes ama herkes, neden ve nasılsa yaşamayı benden daha iyi biliyordu. Evren rasyoneldir. Her şey evrenin bir parçası ise, gayet tabii ki, her şey de rasyoneldir. Evet. Bu fikre inanmama çok yaklaşmış, binlerce kilometre yolu yalınayak teptikten sonra bu kesin, tarafsız, çekici ve anlamlı fikre inanmama yalnızca bir kaç milimetre kalmıştı. Sonra... Tecrübe: Tecrübe insanın bir takım yanılsamaları sahiplenmesidir. Yaşınız eğer belli bir sayının üzerine çıktıysa bir daha kalbinizin kırılmayacağını düşünürsünüz. Sonra yanılsamanız kırılır. Yazık. Kalp kırılması: irrasyonel (doğal bir tat alınamıyor, testlerde organik bileşene rastlanamadı, mantıksal değer sıfıra yakınsamakta) Kaldırım taşından kalktım ve yürümeye başladım. Bir kaç bin kilometre daha. alıntı değildir.
Reklam
Tekila şişesinde uçurtma uçurasım var
Purpose tekrar paylaştı.
İnsanlar genelde anlamiyor ve bu çoğu zaman onların suçu değil. Acaba anlatamıyor muyum diye düşünmeyecek kadar kendini beğenmiş, kibirli ve ben merkezli olduğumuz doğru. Kendi egolarımızın gölgesinde dinlenerek başkasının tüm detayları anlamasını bekliyoruz. Ne ahmaklık. Bazen insanlar anlamaz ve bu bizim suçumuz değildir. Cok iyi anlatsak da anlamazlar, bu onların da suçu değil. Nasıl anlasın ki beni.. benimle aynı yollardan mi geçti, aynı ayakkabının numarasını bulamadığı için hayalkirikligina mi uğradı, küçükken üst komşumuz şahane melek ablaya mi aşık oldu, en umutsuz gününde gördüğü gökkuşağı umutsuzluğu daha da mı artırdı, aynı çileği mi tattı, aynı pis sokakarasinda kavgaya karıştı... Anlamadı.ilk kez bir anlayissizlikta suçlu bulunamadı. Münakaşa çıkmadı. İçimizdeki çocuklar birbirine küstü. Kimse gürültüyü duymadı ama sessizliği de bozmadı. Alıntı değildir.

Reader Follow Recommendations

See All
Mükemmel bir daire çizilemeyeceği gibi, Aklın ve tecrübenin de insanı idaresi kolay değil. Tanrı çizmiyor her zaman kaderimizi; Madde ve ruh arasına çizilen sınırdaki kesinlik yok. Büyük ihanetler pençesinde tutuyor insanı, Büyük karışıklıklardan kaçtığı yerlerde bile.
“Türkler, Orta Asya’dan anavatana göç etmeden önce, bütünüyle bir kabile hayatı yaşıyorlardı. Çadır medeniyetinin gereklerine göre kurulmuş bir toplum düzenleri vardı. Bu düzenin, bugünkü hayat şartlarından ne kadar uzak olduğunu, artık dilimize yerleşmiş olan, cam, hasır, kravat, kira (ev kirası), kiraz, hafif, masa, tabak, tabut, müzik, tahsil, mezar, karyola, kelime, cümle gibi kelimelerin bu dilde bilinmemesiyle (Öztürk dili demek istiyor) kanıtlayabiliriz. Bu kelimelerin, Türkçe’nin eksik bir kolu olan Öztürkçe’de bulunmaması, bizi aşağıdaki sonuçlara vardırıyor bu kabilenin yaşayışı hakkında: Türkler camdan dışarı bakmazdı. Türkler hasır üstünde oturmaz ve meseleleri hasıraltı etmezlerdi. Bu âdet, Osmanlılarla başlamıştır. Türkler kravat takmazdı. Türkler hafiflikten hoşlanmazdı. Türkler ev kirası vermezdi. Ev kirası, Türklerin iptidai komünizmden, toprak burjuvazisine geçmeleriyle başlamıştı. Türkler kiraz yemezdi. Türkler yemeklerini masada yemez, yerken tabak kullanmazlardı. Yemek ortadan yenirdi. Türkler öldükleri zaman tabuta konmaz ve mezara girmezdi. Eski Türklerin böyle bir âdeti yoktu. Türkler müzik dinlemezdi. Türkler mektepte tahsil etmezdi. Türkler düşüncelerini, kelime ve cümle gibi kalıplar içinde ifade etmezlerdi.”
Reklam
Reklam
129 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.